12 Haziran 2008 Perşembe

Eğitimde Fiziksel Ceza Neden Olmamalı?


İnsanlar yanlış davranışları yok etmenin tek yolunun fiziksel ceza vermek olduğunu düşünürler. Bazen çocuğunuzun poposuna şöyle bir vurmadınız mı hiç, köpeğimize neden vurmayalım? Gibi söylemlerle karşılaşabiliyorum. İnsan eğitiminde de köpek eğitiminde de ceza yöntemi faydasızlığı görülerek yıllar önce uygulamadan kaldırılmış bir sistem olmasına rağmen, dayak cennetden çıkmadır, kızını dövmeyen dizini döver, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir, gibi sözlerin yüceltildiği, dayak kültürü ile yetişen bir toplumun aksi bir eğitim yöntemini benimsemesi çok da kolay olmamakta..

Cezalar, davranışı bastırabilir. Oysa ortaya bir çözüm sunmaz. Bir eğitim şekli asla olamaz. Eğitim çözüm sunmak, doğruyu göstermekle olur. Kaldı ki ceza verdiğinizde köpeğinizin ne öğrendiğini bilemezsiniz. Mesela köpeğiniz havlıyor ve siz de ona sus diyerek bağırıyor ve bir yandan da boynundaki tasmayı çekiştiriyorsunuz. Köpeğine burada ne öğretiyorsunuz sizce? Köpeğiniz havlarken bir ses çıkarıyor ve sahibi de ona bağırıp sus derken bir ses çıkarıyor, dolayısı ile köpeğiniz “evet doğru bir şey yapıyorum, ne güzel sahibim de benimle birlikte havlıyor.” Diye düşünüyor. Bu arada boynundaki acıya da bir anlam veremiyor tabi! Böyle yaparak ona havladığı konu ile acı arasında bir bağ kurmayı öğretiyoruz. Havlıyor bu güzel bir şey çünkü sahibi de onunla havlıyor ama (diyelim ki)yoldan geçen kişiye havladığı için boynu acıyor. Köpeğimiz kişi ile boynundaki acıyı bağlantılandırarak yoldan geçenlere daha çok tepki vermeye başlamasını öğreniyor.

Oysa bunun yerine dikkatini başka konuya çeksek, bildiği bir komutla itaatini sağlasak böylelikle havlamasını engelleyip itaati için de bir ödül versek “yoldan geçen kişi=sahibimle güzel vakit+ödül=yoldan geçen kişi iyidir” duygusunu öğretmiş oluruz. Daha sonra yoldan biri geçtiğinde havlamak yerine sizin yanınıza koşmaya başlayacaktır. Burda havladığında onun dikkatini üstümüze çekip bir de ödül verirsek havlama davranışını yükseltmiş olmaz mıyız diye düşünebilirsiniz. Kesinlikle hayır! çünkü siz onun havlamasına değil, daha sonra yaptığı davranışa ödül veriyorsunuz. Köpekler ödülü son yapmakta oldukları hareketle bağdaştırırlar.

Köpeklerin yaptığı ve insanların yanlış olarak değerlendirip ceza uyguladığı davranışların çoğu aslında içgüdüseldir. Mesela havlama, kovalama, kazma, çekiştirme, yerlerde bulduklarını yeme, kemirme, üste atlama, tuvaletini her yere yapma gibi davranışlar, içgüdüsel olarak genlerinde var olan davranışlardır. Onlar için çok normaldir ve bizimle birlikte yaşarken, onlar için gayet normal olan bu davranışlarından dolayı cezalandırılıyor olmalarına hiç bir anlam veremedikleri için, cezalandırıldıklarında bize olan güvenleri kırılır.

Ceza ile terbiye edilmeye calışılan köpeklerde,ırkının ve karakterinin türüne bağlı olarak saldırganlık olasılığı da yüksektir. Hırlayan bir köpeği hırladığı için cezalandırırsanız bir sonraki aşamaya geçip direk ısırma davranışı gösterecektir. Davranışları sonucunda ceza alan köpekler yine ırkına ve karajterine bağlı olarak, bir süre sonra içe kapanık ve güvensiz olurlar. Agresyonun en büyük nedenlerinden biri kendine güven eksikliğidir. Saldırganlık sorunları olan bir köpeği yine ceza ile düzeltmeye çalışmak ise daha da agresif bir köpeğimizin olması anlamına gelir. Her yaptığı hareket cezalandırılan ve sindirilen bir köpek artık hiçbir şey öğrenemez duruma gelir. Çünkü korku ve endişe anında beyin öğrenmeyi durdurur. En iyi ihtimalle korku ile robotlaşan köpeklerimiz olur.

Ceza ile eğitmeye çalışmak yerine, istenmeyen davranışlar henüz ortaya çıkmadan, bebeklik döneminde bizim istediğimiz davranışlar öğretilerek engellenebilir. Bebeklik dönemini geçirmişsek o zaman davranış sorunlarının olabileceği durumları önceden kestirip ona göre tedbir almalıyız.

Burada şu da akla gelmemelidir: köpek ne yaparsa yapsın hoş görüp seveceğiz ve onu yüreklendireceğiz. Tabi ki hayır!
Peki pozitif eğitimde hiç mi ceza yoktur? Elbette var ama asla fiziksel ceza değil. Pozitif eğitimde, gerek komutları öğretirken, gerekse istenmeyen davranışların oluşmasını engellemek ve oluştukdan sonra yok olmalarını sağlamak için ignore (göz ardı etme,yok sayma), ya da extinction (söndürme) teknikleri kullanılmaktadır. İtaat eğitimi sırasında ise zaten ceza uygulamasına gerek duyulmayan bir sitemdir. Bununla birlikte eğitmenin gözlemlerine göre uygulama tavsiyeleri olacatır. Bahçeyi kazıyorsa alan sınırlaması yapabiliriz, gördüğü bir kediyi kovalıyorsa ondan önce fark edip yön değiştirebiliriz, kapı ziline ya da gelen kişilere havlıyor ya da saldırıyorsa duyarsışlaştırabiliriz (ileriki bölümlerde sistemli duyarsızlaştırma konusu işlenecektir) bu ve bunun gibi sorunlara her zaman çözümler bulunabilir.

Sonuç olarak köpeğiniz istenmeyen davranışlar sergilediğinde cezayı hak ettiğini düşüyor olabilirsiniz ama asıl sorun, onun yapması gereken doğru hareketi bilmemesinden kaynaklanıyor. Bazen de "doğruyu biliyor ama gözümün içine baka baka yine yapmaya devam ediyor, dayağı hak etti artık." dediğmiz de olur. Bu durum istesek de istemesek de bizim yaptığımız yaklaşım hatalarından kaynaklanmaktadır. Hoşlanmadığımız davranışları cezalandırmak yerine doğru davranışı pekiştirmeliyiz.

Doğru eğitimi almış, yeterli egzersiz yapan, doğru zamanda doğru ilgiyi gören köpek her zaman için daha huzurlu, mutlu ve güven dolu bir dosttur. Cezalandırma ancak aradaki ilişkileri bozar!

Davranış, Karakter ve Sosyalizasyon

Köpekler de eğitim deyince hemen hemen herkesin aklına itaat eğitimi gelir. O yüzden de otur, yat gibi komutları yapmasa da ben köpeğim ile mutlu yaşarım diye düşünürler.

Oysaki eğitim itaatten ibaret değildir. Esas eğitim köpeğe çok erken dönemlerde verilmesi gereken karakter, davranış ve sosyalleşme eğitimleridir ve bu eğitimlerin geç kalınması halinde dönüşü olmayan birçok problemlerle karşı karşıya kalırız.

İtaat eğitimi, ilk aylarını doğru şekilde geçirmiş her yaştaki köpeğe verilebilinir ama sosyalleşme, davranış ve karakter eğitiminin geçirilmemesi gereken bir dönemi vardır. Eğitim 8-9. haftalarda annesinden ayrılıp yeni yuvasına geldiği andan itibaren başlamalıdır.4.ayını geçiren bir köpeğe bir daha davranış, karakter ve sosyalleşme eğitimi verilemez.

Sosyalleşme eğitimi;

Yavru köpeğimizin ileride tepki verebileceği her şeye onu bebeklik döneminde alıştımakdır, sesler, objeler, insanlar, diğer hayvanlar, seyahat etme her şeye bu dönemde alıştırılması gerekir.

Karakter eğitimi;

Köpeğimizin, sabırlı, itaatkar, komut almaya alışmış, öğrenmeyi öğrenmiş bir köpek olmasını, ileride alacağı her türlü eğitime uyum sağlamasını sağlar.

Davranış eğitimi;

Köpeğinizle uyum içinde olabilmenizi, evinizi yok etmeden onunla aynı evde yaşayabilmenizi, havlama sorunu, kemirme sorunu, yalnızlık endişesi, üste atlama, yemek çalma, gibi sorunların oluşmadan önlenmesini sağlar.

Davranış sorularının altında çoğunlukla psikolojik sebepler yatar. Bu da demek oluyor ki, bu eğitimle köpeğinizi psikolojik sorunlar oluşmadan büyütebilirsiniz.

Köpeklerimiz bizi, biz onları anlayamadan birlikte mutlu bir yaşam sürmemiz mümkün değildir.

Yaptığımız en büyük hata köpek almadan önce köpek ve eğitimle ilgili bilgi sahibi olmamak ve sorunlar çıkdıkca bu sorunları gidermeye çalışmakdır. Bazı sorunlar halledilebilir ama çoğu sorun bebeklik döneminde oluşmadan önlem almayı gerektirir. Sorun çıkdıkdan sonra düzeltmek çok zor oluyor.

Köpeklerimizle geçireceğimiz 10-15 yıllık süreyi sorunsuz ve stressiz geçirebilmek açısından ilk bebeklik döneminde sosyalleşme, davranış ve karakter eğitimleri şarttır.
İlerleyen yaşlarda sosyalleşme ya da davranış eğitimleri verilebilir mi? Ne yazık ki hayır. Ancak davranış modifikasyonu, davranış terapisi uygulanabilir. Bu terapi sonucunda köpekler bazen çok iyi gelişmeler gösterirken, bazen de, ne yazık ki psikolojik tedavi desteği görmelerine rağmen düzelemeyebiliyorlar.

Bazı köpeklerin önüne geçilemeyen hareketleri yüzünden sokaklara ya da barınaklara bırakılıyor olduklarını düşünürsek EĞİTİM BİR LÜKS DEĞİL GEREKLİLİKDİR. diyebiliriz.

Sosyalleşme Eğitimi Nasıl Ve Ne Zaman Olmalıdır?


Sosyalleşme eğitimi kopeklerin alması gereken en öncelikli eğitimdir.

Bebeğin 4. ayı sonuna kadar yapılması gereken bir eğitimdir. Bu dönemde doğru bir şekilde tanıştıkları her ses, obje, kişi, hayvan onların doğal yaşamının bir parçası olur. Bu dönemden sonra tanıştıkları her yeni duruma tepki verirler. İleride tanışması muhtemel objeleri bu dönemde yavru köpeğimizde iyi duygular yaratacak şekilde tanıştırmalıyız. Korkutmadan, zorlamadan ve sevdirerek tanışmalıdır. Aksi takdirde dostumuz, köpeklerin olgunluğa erdikleri, kişiliklerinin oturduğu 20-24 aylardan sonra, bu dönemdeki kötü tecrübeleri bize geri yansıtmaya başlayacaktır. İnsanlarla yeterince ve doğru şekilde sosyalleşmemiş köpekler 2 yaşından sonra onlara saldırganlık ya da aşırı korku göstermeye başlayabilir. Bazen “bu köpek melek gibiydi, birden birkaç hafta içinde değişti, anlayamıyorum ne oldu?”dediğimiz durumlar bebeklik döneminde sosyalleşmemesinin sonucudur.
Bebeklik döneminde sosyalleşmenin haricinde bir de üstüne kötü tecrübeler yaşayan, dayak yiyen, sevgi görmeyen, kimseyle tanışmayan köpekler 7-8 aylık olduklarında yanlarına yaklaşılamayacak kadar agresif olabilirler. Mamalarına yaklaşmak, bölgelerine girmek, yanlarında ani hareketler yapmak, gözlerine bakmak mümkün olmaz. Öyle ki bazen kendi sahiplerine bile saldırganlık gösterebilirler.
Bebek daha annesinin yanındayken seslere ve objelere alıştırılmaya başlanmalıdır. Emerken hafif sesle müzik açılabilir, oyun sırasında çok hafif sesle aksiyon filmi açılabilir, silah seslerine, bağrışmalara alışması sağlanabilir, gökgürültüsü, siren sesleri, çocuk sesleri, ev aletleri,bahçe makinaları gibi sesler bir şekilde bu dönemde dinletilerek alıştırılması gereken seslerden bazılarıdır.

Unutulmaması gereken önemli nokta bu sesler duyulabilecek en kısık ses ile başlamalı ve kademeli olarak artırılmalıdır. Asla yavrumuzu korkutacak yüksek bir sesle başlanmamalıdır.

Seslerin dışında insanlara ve hayvanlara da alıştırılmalıdır. Bu haftada 10 değişik ırk ve renkde, iyi huylu ve aşılı olduğundan emin olduğumuz köpek, 20 değişik giyimli ve görünümlü insan ile tanıştırarak olmalıdır. Tanıştırılan insanlar tarafından sevilmeli, başı okşanmalı, oyunlar oynatılmalıdır.Bu arada sahibi de onun olumlu ve uysal davranışlarını küçük ödül bisküvileri ve sevgi ile ödüllendirmelidir.

Kendisinden büyük objeler, ses çıkaran objelerle tanışmalı, sert, yumuşak, çim ya da ıslak zemine basması sağlanmalıdır. Yağmura, rüzgara ve güneşe alıştırılmalıdır.

Her yeni tanıştırma sonsuz bir sabırla, acele etmeden ve mutlaka ödülle desteklenmeli ve pekiştirilmelidir ki yavrumuzda pozitif şartlanma oluşabilsin ve böylece yeni durumlar onda iyi duygular hissettirsin, daha sonra sevgi dolu, sabırlı, insanlarla ve hayvanlarla dost olmayı başarabilen, kendine güvenen, verdiğimiz her eğitimi kolaylıkla alan bir köpeklerimiz olsun.

Erken Dönemde Eğitimin Önemi

Bu yazıda erken dönemdeki eğitimin önemine bir kez daha değinmek istiyorum.

Bir süre önce AÇEV (anne - çocuk eğitim vakfı)in bir reklamını görmüştüm ve ne kadar güzel bir slogan bulduklarını hayranlıkla izledim.Sloganda okul öncesi eğitimin önemini vurgulamak için "7 çok geç" deniyordu.

İşte bu çok doğru bir slogan ve aynısı 4 bacaklı dostlarımız için de geçerli.

Çoğu yerde duyarız ve okuruz köpeklerinizi 6 aylık olana kadar eğitime vermeyin,zaten öğrenemezler,öğrenseler de unuturlar vs vs.

Bu kesinlikle yanlışdır.

Çünkü 8-16 haftalar arasındaki "kritik dönem" dediğimiz evrede edindikleri alışkanlıklar,öğrendikleri komutlar,tanıştıkları herşey onların hayatının birer parçası olur.Bunun için eğitime erken başlamak kadar eğitimin süreklilği de önemlidir. 8. haftadan oncesi üreticinin sorumluluğundadır ve üreticinin de bebek doğrduğu andan itibaren yapması gereken önemli eğitim programları vardır.

Kendi kızlarımın bebeklerinde ve doğumlarında yanlarında olup, verilme aşamasına gelene kadar geçen sürede edindiğim tecrübeler ve gözlemlerim şudur ki,bebeklerin gelişimi annenin hamileliği ile başlıyor ve 4 ayları tamamlanana kadar da çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Onların çok hızlı gelişen hayatlarında her günün önemi var.Annenin nasıl bir hamilelik geçirdiği,nerde doğum yaptığı,bebeklerin doğumdan sonraki ilk 2 haftaların nasıl geçtiği ve daha sonraki evrelerde edindiği tecrübelerin hepsi onun ilerideki hayatını etkiliyor.Onların dünyaları o kadar hızlı dönüyor ki,eğitimi 6. aya kadar ertelemek onun hayatında geri dönülmez hatalara neden olur.

Köpeğimize vermemiz gereken tek eğitim itaat eğitimi değildir.

Çok basit ve her evinde köpek beslemiş kişinin başına gelebilecek bir örnek vereyim.

4-5 aylık olup aşıları bitene kadar evde, soyutlanmış bir şekilde büyüttüğünüz bebeğinizi daha sonra dışarı çıkarmaya karar verdiğinizde boynuna bir tasma takmak istersiniz.O ne yapar,geri geri gider,tasmayı yemeye çalışır,sürekli kaşınır ve sizinle tamamen zıt yönlere gitmeye çalışır.Hatta bazen biraz daha ileri giderek hırlayıp rahatsızlığını belirtir.Tam siz onu yürütmeye çalışırken bu arada yanınızdan hızla arabalar geçmeye başlar,değişik sesler,değişik insanlar,boynunda anlamsız bir sıkıntı ve bastığı değişik zeminin sıkıntısı ile ne yapacağını bilemeden bir o yana bir bu yana gitmeye çalışır.Yaşadığı korkuyu düşünebiliyor musunuz?Bir de üstüne üstlük bu yabancı ortama tuvaleti yapması beklenmektedir!Tabi ki onun bu beklentiden haberi bile yoktur.

Daha erken dönemde boynuna tasma takılmış olsaydı,onunla yürümeye alışmış olsaydı,insanlarla, seslerle,objelerle programlı bir şekilde tanışmış olsaydı bu sıkıntıları yamayacaktı.

Ya da 6 aylık olana kadar sizi çekiştirmesine izin verdiğiniz bir yavru 6-8 aylık olunca artık daha kuvvetli çekmeye başlar ve siz de onu eğitime "yollamaya" karar verirsiniz ama onun kafası karışır.neden çekemiyorum ki,şimdiye kadar hep çektim,kimse birşey demedi!

Doğruyu bu saatten sonra öğrenemez mi? Tabi ki öğrenir ama neden hayat daha sorunsuz başlamasın?Çekiştirmeyi öğrenmeden düzgün yürümesini öğrenmesi daha güzel olmaz mı? Bir kedi gördüğünde kovalamak yerine onunla dost olması,mamasını paylaşması,evinize gelenleri kapıda uslu bir şekilde karşılaması,sizi gördüğünde üstünüze başınıza atlamasındansa oturarak sizi beklemesi,çocuklarla dost olması daha güzel olmaz mı?Bir süre bu hareketleri yapmasına izin verilen köpekler,erken dönemde eğitime başlanan köpeklerden çok daha huzursuz,sorunlu köpeklerdir.Çünkü,hayat bu şekilde başlamamıştır,yapmamayı sonradan öğrendikleri için akıllarının bir köşesinde hep eskiden yaptığı davranış kalır.

Her zaman dediğimiz gibi eğitimin yaşı yok ama kritik evrede alacakları eğitimin önemi büyük.Sosyalleşme sadece bu dönemde olur.Bu dönemde olumlu izlenimlerle öğrendikleri her şey onların hayatının parçası olur.

Aslında eğitimi her zaman kendimiz için isteriz,bu köpek çok çekiyor onunla yürüyemiyorum,

sokağa çıktığımızda herkese havlıyor,herkes şikayetci oluyor,rahatsız oluyorum,dışarı çıkamaz olduk,

eve gelenlere havlıyor,eve misafirler korktuğu için gelmez oldular,

çamurlu ayaklarıyla üstüme atlıyor,üstüm kirleniyor,

tuvaletini hala öğrenemedi,heryeri sürekli siliyorum,çok bunaldım artık...

gibi sürekli bizi rahatsız eden nedenler yüzünden ona eğitim aldırmayı düşünürüz.

Oysa hiç düşündük mü, bu köpek bizim ortamımızda bizim şartlarımıza göre yaşacak,onun dünyası biz olacağız ve doğal ortamından uzakda tanımadığı bir dünyada yaşayacak.Acaba nasıl huzursuzlukları var,nelerden tedirgin oluyor,bunları neden yapıyor ve en önemlisi bizim dünyamıza alışması,aramızda iyi bir iletişim olması için neler yapmalıyım??

Eğitim aslında onun psikolojik sağlığı,bedensel ve zihinsel gelişimi için gerekli olamaz mı?

Köpeğimizin daha zeki,daha sosyal,daha yapıcı olması ve ileriki dönemlerde hayatını daha huzurlu geçirebilmesi için erken dönemdeki eğitim çok önemlidir.Erken dönemde edindiği tecrübeler,öğrendiği komutlar onun hayatının bir parçası olacağı için yanlışı düzeltmekle tekrar uğraşmak yerine bu temel üzerine çok daha güzel ve değişik eğitimler ilave edebilme şanımız olur.

Mesela köpekli sporlar,firizbi,aglity,köpekle dans,arama-kurtarma,hizmet köpeği eğitimi gibi pek çok alanda eğitime zemin hazırlanmış oluruz.

Bu eğitim dönemi çok erken olduğu için ve çoğu köpek sahibi veteriner hekimler tarafından kendilerince çok geçerli sebeplerle dışarıya çıkmasın uyarısı aldığı için köpekler çok sıklıkla bu dönemi evde kapalı ortamda geçiriyorlar.

Ama şunu da düşünmek lazım; bedensel sağlığı yerinde ama ruhsal sağlığı bozuk,özellikle 2 yaşından sonra ortaya çıkacak sorunları olan bir köpek istiyor musunuz gerçekden?

Ne hastalanmasını ne de asosyal olmasını istemeyiz.O zaman bebeklerimiz için özel sınıflar oluşturmalı yada biz oluşturamıyorsak verilen hizmetlerden yararlanmalı,gurup eğitimlere katılmalı ve her zaman evde yada güvenli olduğunu düşündüğümüz dış ortamlarda onu sosyalleştirmeliyiz.

İnsanların okullarda eğitildikleri gibi köpeklerin de 2 aydan itibaren sahipleri tarafından bir eğitim sürecine girmeleri ve bunların profesyoneller gözetiminde ve tavsiyeleri ile yapılması gerekir.

Erken dönemde alınan eğitim onun ve sizin hayat tarzınız olacağı için ve itaat komutlarında da sürekli komut tekrarları olacağı için unutulması mümkün değildir.

Ama onu bahçenin bir köşesinde bırakır ve ilgilenmezseniz elbette unutur,erken dönemde değil hangi dönemde alınsa alınsın unutur.Çünkü eğitim eğitmenin köpeğinizle yapıp bitireceği bir etkinlik değildir.Süreklilik ister ve siz ona emek harcadığınız sürece devam eder ve gelişir.

Eğitim, anne köpeğin başlattığı,bilinçli üreticinin devraldığı ve sahibinin profesyonel destek ile hayat boyu devam ettirdiği bir süreçtir.

Unutmayalım 6.ay çok geç!!!

Köpeklerde Dışkı Yeme - Kaprofaji


Bu hafataki konumuz ne yazık ki hepimizin suratını ekşitip ıyyy dedirticek bir konu ama bu davranışı sergileyen pek çok köpek olması nedeniyle değinmekde fayda gördüm.

Aynı sorunu ben de çok küçüklerken kızlarımda yaşadım ama doğru yaklaşımla bu sorunu büyümeden hallettik.

Unutmamak gereken önemli nokta,bu hareket, bize ne kadar iğrenç gelirse gelsin, asıl sorun köpeklerimizin bu yolla çeşitli hastalıklara ve parazitlere maruz kalıyor olmasıdır.

Köpeklerde dışkı yeme sorunu ilk başlarda yetersiz beslenmeye dayanan bir sorun olarak ele alınıyorudu ancak yapılan araştırmalar sonucu tüm gıda ihtiyacı tam ve dengeli bir şekilde karşılanan kopeklerin de hala bunu yapmaya devam ettiği görülünce bunun bir davranış sorunu olabileceği gündeme geldi.Dışkı yiyen köpeklerin bazılari sadece kendi dışkılarını yerken bazıları da sadece baska canlıların(kuş,kedi,at hatta insan) dışkılarını sanki dünyanın en leziz yemeğini yer gibi yerler ve yalana yalana gelip sizin neden ona kızdığını anlamaya çalışırlar.Tabi anlayamazlar.

Yapılan araştırmalara rağmen nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte köpeklerin bir leş yiyici olduklarını düşünerek,bu hareketin onlar için normal olduğunu kabul etmeliyiz.

Bu davranışı neden yapıyor olabileceklerine bir göz atalım;

Öncelikle köpeğimizi veteriner kontrolünden geçirmeli ve sindirim sisteminin doğru çalışıp çalışmadığını kontrol ettirmeliyiz.Burda yapılması gerekenleri veteriner hekiminizden öğrenebilirsiniz.

Bazen köpekler dengeli ve tam beslendiği düşünülse de yediklerinin tam sindirilememesi sonucu vücutda gıda eksikliğine bağlı sorunlar ortaya çıkabilir.Bu durumlarda dışkı yemeye yönelme de görülebilir.

Eğer veteriner kontrolünden sonra sorunun tıbbi bir sorun olmadığından eminsek bunu davranış sorunu olarak ele alıp diğer sebepleri araştırmaya geçmeliyiz.

Köpekler bazı davranışları içgüdüsel olarak yaparken, bazılarını sonradan izleyerek ve taklit ederek öğrenirler.Bir kısmını da biz onlara, bazen doğru bazen yanlış şekilde öğretiriz.

**Öğrenilmiş davranış olabilir.

Dişi köpek sahibi olup da yavru almış olan kişiler gözlemlemiştir,anne köpekler ilk haftalarda bebeklerin sindirim ve dolaşım sislemini çalıştırmak için sürekli bebeklerini yalarlar,dışkılarını yapmalarını sağlarlar ve bunu yerler.Bu davranış bebekler ayaklanmaya başlayıp kendi kakalarını kendi başlarına yapmaya başladıklarında sonra bile devam eder.Çünkü yerdeki yuvaya çok yakın olan kakalar düşmanlar için açık davetiyedir.İzleri ve kokuları temizlemek gerekir.Anne köpek bunu yaparken bebek de onu büyük bir dikkatle izleyerek takip eder.Yani annesi ona bunu yapmasını öğretmiş olur.Öğrenilen bu davranış daha sonra karşımıza istenmeyen bir davranış olarak çıkabilir.

**Korkmuş olabilir.

Aldığınız yavru evde istemediğiniz bir yere kaka yaptığında onu cezalandırırsanız o zaman yaptığı şeyin hata olduğunu ve yaptığını ortadan kaldırması gerektiğini düşünerek kendi dışkısını yiyebilir.

**Alan yetersiz olabilir.

Tuvaletini yapması için ayırdığınız alan yattığı bölgeye çok yakınsa etrafında koku bırakmamak için yapıyor olabilir.

**İlgi eksikliği olabilir.

Köpeğinizle yeterince ilgilenmiyorsanız ilgi çekmek için yapıyor olabilir.Eskiden olduğundan daha az ligileniyorsanız,daha uzun süreler evde yanlız kalıyorsa ve siz dışarda bu hareketi ilk yaptığında onunla normalin dışında bir şekilde ilgilendiyseniz bu davranış artık ona daha çekici gelebilir.

Eğer köpeğimiz başkalarının dışkısını yiyorsa bunun da sebebi ilgi eksikliği olabileceği gibi sadece lezzetli gelmesi de olabilir.

Özellikle kedi mamalarının protein oranı yüksek olduğu için tatları köpeklere daha güzel geliyor.

Bu davranışın oluşmasına imkan tanımamak için tedbirli davranmak en iyisidir ama eğer oluşmuşsa düzeltmek için şunları yapabilirsiniz;

**dengeli bir beslenme diyeti hazırlanmalı gerekirse vitamin takviyesi yapılmalıdır,

**öncelikli olarak yerden hiç bir şey yememesi için eğitilmelidir,

**küçük bir alanda köpekler uzun süre yanlız bırakılmamalıdır,

**takip edilerek, kakasını yapınca hemen temizlenmelidir,

**başkalarının kakasını yiyorsa dışarıya çıkarken bu davranışı unutmasına yetecek kadar bir süre,-bu süre çok uzun da olabilir- tasmasız çıkartılmamalıdır,

**daha önce de dışkı bulduğu ve daha yoğun olarak bulunduğunu bildiğimiz alanlar yerine farklı bir gezinme güzergahı tercih edilmelidir,

**eğer bahçe gibi etrafı kapalı alanda tasmasız bırakmak gerekiyorsa ağızlık takılmalıdır,

**tasmada dolaşırken bir kaka görünce eğer ona doğru bir hamle yapmazsa mutlaka ödüllendirilmelidir.

**kendi kakasını yiyen köpekler için veteriner hekimlerde bulunan bir preparat var.Dışkının daha acı olmasını(tabi acı mı ekşi mi hangi tatda olduğunu nasıl bildiler onu hiç bilmiyorum :)) )sağlıyormuş.Bu da bir yöntem olabilir.

En önemlisi bu davranışın bir alışkanlık haline gelmesini engellemekdir.Önlemek düzeltmekden her zaman daha kolaydır.

Köpeklerde Hamilelik ve Doğum



Bir veteriner değilim ancak doğumunda bulunduğum köpekler nedeniyle tecrübe sahibi olduğum ve bu süreç köpeklerin davranışlarını etkilediği için bu yazıyı yazmak istedim.
Öncelikle unutulmamalıdır ki, her köpek sahibi, köpeğini çiftleştirip yavru almak zorunda değildir.Köpeğim de anneliği tatsın, bir kere doğursun sonra kısırlaştırırız gibi bir düşüncede olunmamalıdır.Köpeklerin çiftleşmesi, doğurması ve bebeklerine bakması tamamen içgüdüseldir. Elbette merhametlidirler, bebeklerine çok şevkatle bakarlar ama bu onların bilinçli bebek sahibi olmadıkları gerçeğini değiştirmez. Kesinlikle pet olarak baktığınız ve üretilebilir belgesi olmayan köpeklerinizi çiftleştirmeyin ve üretmeyin.

Yanlış çiftleştirmeler ve bakımsızlık yüzünden bir çok köpek ve ırk telef olup gitmektedir.
Herşeyi değerlendirip, sağlık kontrollerinden geçirip, üretici belgesi aldığımız halde üretilebilir belgesi olan köpeğimizi çiftleştirmeye karar verdiysek ve hiçbir engel yoksa dişi regl döneminin 9 ile 16. günleri arasında(günler her köpekde değişiklik gösterebilir) çiftleşmeye en uygun dönemde olacağından erkek köpek ile bir araya getirilmelidir.
Doğacak yavrunun sağlıklı olabilmesi için önce anne ve babanın sağlıklı olmaları gerekmektedir.Kalça çıkığı,omuz çıkığı,mental bozukluk,kalp,karaciğer ve ya buna benzer her hangi bir genetik sorununun olmadığı, kan tahlilleri ile, ya da çiftleşmeye herhangi bir engel teşgil edecek başka rahatsızlığı olup olmadığı sağlık taramaları ve soy ağaçları izlenerek kontrol edilmelidir.Üretilebilir belgesi bunlar için alınır.
Uygun dönemde 1 gün ara ile 2 kere çiftleşmeleri yeterlidir ama daha fazla da bir arada kalmalarının sakıncası olmaz.
Çiftleşme sorunsuz gerçekleşir ise artık dişi köpeğimize normal zamanlardan biraz daha fazla özen göstermeye başlamalıyız.Hormonal değişiklikler yüzünden daha agresif ya da daha sakin olabilir.Normalde yapmadığı davranışları gösterebilir, daha çok korumacılık,daha çok uyumak,daha çok yemek,bazen de aksine hiç yememek ya da yemek seçmek gibi.
Bu dönemde yediği mama konusunda seçici olmalıyız.Kuru mama yiyorsa kaliteli bir yavru maması ile değiştirmeliyiz.Barf yada özel hazırlanmış mama yiyorsa o zaman da vitamin,kalsiyum takviyesi yapmalıyız.Hamileliğin 2.haftasından itibaren daha sık ve daha az az beslemeliyiz.Çünkü bebekler gelişmeye başladıkca mideye baskı yapar ve bir kerede yemesi gereken miktarı bitiremeyebilir. Yemesi gereken miktarı yemezse bebeklerde ve annede gıdasızlıkla ilgili sorunlar oluşabilir.
Hamilelik ilk başlarda ancak hal ve hareketlerinden beli olurken 5. haftadan sonra memelerde belirginlik,karında gerginlik olarak fiziksel olarak da kendini belli etmeye başlar.6. haftadan sonra gözle görülür bir gelişme başlar,bebeklerin hareketleri elle hissedilebilir.Bu dönemlerde bebeklerin sağlıkları veteriner hekimimiz tarafından takip edilmelidir.
Bu arada köpeğimizin doğum yapacağı ortamı hazırlamalıyız.
lara yatağı
Onun için dört tarafı kapalı bir tarafı annemizin girip çıkabileceği ama bebeklerin çıkamayacağı yükseklikde bir yatak hazırlamalıyız.Yatak pürüzsüz bir tahtadan olursa çok daha iyi olur.altına rahat edeceği bir örtü serilip doğuma hazır hale getirilmelidir.Erken yapılmasının nedeni ise doğum zamanına kadar anne köpeğin bu yatağa alışması ve kendini orada güvende hissetmesini sağlamak içindir.
Hamilelik boyunca günlük aktiviteler aksatılmamalı,bol yürüyüş yaptırılmalı,stresden uzak huzurlu bir ortam sağlanmalıdır.Evde başka köpek varsa doğuma yakın dönemde evden çıkarılmalı yada en azından doğum yapacak olan köpeğin odasına giremeyeceği konusunda köpeğimize güven kazandırılmalıdır.
Hamileliğin 59-65. günleri arasına gelindiğinde,doğum yaklaştığında,köpeğimizde 1-2 gün önceden iştahsızlık,tuvaletini tutamama,yer arama,yerleri kazma gibi hareketler görülür. Doğumdan saatler önce huzursuzdur ve sık nefes alır,hafif kasılmalar başlar en sonunda daha şiddetli kasılmalarla doğum başlar.Unutulmaması gerekir ki, köpeğiniz başına gelen şeyi ilk bebeği doğup da sesler çıkarana kadar bilmemekdedir.Yaptıkları tamamen içgüdüseldir ve neden sancı çektiğini bilemediği için de endişelidir.Biz sahibi ve güvendiği bir kişi olarak onu rahatlatmalı,sakinleştirmeli,cesaretlendirmeli ve hareketleri yüzünden asla ve asla kızmamalıyız.İlk bebek doğup da sesler çıkarmaya başlayınca neler olduğunu farkediyorlar.Eğer köpeğimizin yaşı biraz ileri ise ve daha önce hiç doğum yapmamış ise ilk bebek biraz zor doğabilir.Panik yapmadan köpeğimize yardımcı olabilmek için sürekli bir veteriner hekimle irtibat halinde olmalıyız.
Çok büyük ihtimalle her şeyi kendisi halledecektir ama bazı özel durumlarda yardım etmemiz gerekebilir.Mesela iki bebek çok arka arkaya doğduysa birini temizlerken birini temizlemeye fırsat bulamayabilir ve doğumdan sonraki ilk saniyeler bebeğin hayatı için çok önemli olduğundan kesesini yırtıp annenin önüne iki bebeği birden koyup ikisi ile aynı anda ilgilenmesini sağlayabiliriz.İki doğum arası ıkınmalara rağmen 2 saati geçmişse hemen veteriner hekimle irtibata geçmeliyiz.Köpeğimiz doğuma başladığında ya en başta yada ortalarda yeşil balçık gibi bir sıvı çıkarır, bu eş dediğimiz sıvıdır.Bunu yiyerek temizler.Daha sonra da her bebekle birlikde gelen bebeklerin keselerini yiyerek temizler.bütün doğum,köpeğimizin ırkına ve doğacak bebeklerin sayısına göre, 24 saate kadar uzayabileceği gibi 5-6 saat içinde de bitebilir.
Doğum bittikden sonra anne bebeklerini sürekli yalayarak onları temizler ve bu arada da kan,solunum ve sindirim gibi sistemlerinin çalışmasını sağlar.İlk1-2 gün yanlarından hiç çıkmaz ve daha sonra sadece tuvalet için acele bir şekilde çıkıp gelir.Daha sonraki günlerde yanlarından ayrılma sürelerini yavaş yavaş uzatır.Bebekler ağlasa bile bir kere emzirip yanlarından ayrıldıysa bir daha kendi koyduğu süre bitmeden yanlarına girmez.Bu dönemden başlayarak, kendi içgüdüleri ile onlara bir eğitim vermeye başlamıştır bile.Bazen "bu kız bebekleriyle hiç ilgilenmiyor,aç mı kalıyor bebekler acaba,ağlıyorlar ama yanlarına gitmiyor"dediğimiz zamanlarda aslında o, hem bebeklerin sağlığı hem kendi sağlığı için bir sistem oturtmaya çalışıyordur.Bu yüzden yaptığımız yatağın içinden annenin çıkıp bebeklerin çıkamıyor olması önemlidir.İstediğinde yanlız kalabilmelidir.
Doğumdan sonraki ilk 24 saat bebek ölümlerinin en çok görüldüğü dönemdir.anne ya bebeklerin üstüne yatıp onların ölümüne neden olabiliyor ya da çok sayıda bebek doğmuşsa hepsi ile ilgilenemeye biliyor.özellikle ilk 24 saat olmakla birlikte, ilk hafta bebekleri ve anneyi sürekli kontrol altında tutmamız hem bebeklerin hem de annenin doğumdan sonra oluşabilecek komplikasyonları vaktinde farkedebilmemiz için çok önemlidir.
bebekler doğdukdan 12 gün sonra gözleri açılmaya başlar 15-17. günlerde tam açılmış olur.bu günlerden itibaren onları yeni obje ve seslerle tanıştırmaya başlayabiliriz.
aynı zamanda bebeklerimiz 2 haftalık olduklarında parazit tedavilerine başlanmalıdır..
Bebeğimiz 3. haftasına geldiğinde dişleri çıkmaya başlar.Bu dönemden sonra kesinlikle anne sütü kesilmeden, ılık su ile şişirilmiş mamalar ile günde yarım ya da bir tanelik miktarlarla bebekler mamaya alıştırılmaya başlanmalıdır.Miktarlar her gün yada 2 günde bir biraz daha arttırılarak 1,5 aylık olduklarında tamamen mamaya geçilebilir.
bu tarihlerde bebekler anne köpeğin son aşılanma tarihine göre 45-50 günlük olduklarında ilk karma aşı ile aşılanmaya başlanmalıdırlar.
Bebeklerin 8-9 haftalık olana kadar anne ve kardeşlerinin yanında kalması önemlidir.Anne köpek onları hayata hazırlarken bir yandan da yavrularla olan bağını koparmak için ortam hazırlar.bu süreç hem psikolojik olarak, hem de sosyalleşme açısından her iki taraf için de çok önemlidir.
Anne köpek bebeklerini doğdukları andan itibaren bir eğitim programına tabi tutar,yemek içmek,tuvalet,hiyerarşi,beden dili,annelik,kemirle şiddeti gibi pek çok konuyu öğretir.Bunların hiç biri boşuna değildir,aslında bebekleri hayata hazırlayan derslerdir.Anneleri onları eğitirken biz de bebeklerimiz 8-9 haftalık olup da yeni evlerine gidene kadarki sürede onları farklı eğitimlere tabi tutmalıyız.Değişik zeminler,farklı büyüklükdeki ve ses çıkaran objeler,altından geçip üstünden atlayabilecekleri engeller,oyuncaklar,kişiler ve değişik hayvanlarla onları tanıştırmalı, zeka gelişimine katkıda bulunmalıyız.
Hiç bir yetiştirici doğacak bebeklerin karakteri konusunda asla güvence veremezse de,yapılan araştırmalarda,iyi beslenen,aktivitelerini düzgün yapan,huzurlu ve sakin bir ortamda hamilelik geçiren ve sık aralıklarla doğurtulmayan köpeklerden doğacak bebeklerin daha huzurlu,sakin ve zeka seviyelerinin daha yüksek olduğu,aynı şekilde ilk bebeklik dönemini anne ve kardeşlerinin yanında, çeşitli aktiviteler ve oyunlarla geçiren bebeklerin de daha hızlı öğrendiği,daha kendine güvenli yetişkin köpekler olduğu gözlenmiştir.
Bir bebek alırken bebeğinizin annesini,babasını mümkünse soy ağacını kontrol etmek isteyin.Özel ırk bir bebek alıyorsanız ırk standartlarına uygunluğunu kontrol edin.En önemlisi aldığınız bebeğin size uygun bir ırkın bebeği olduğundan emin olun.Her bebek güzel ve sevimlidir ama büyüdüğünde huyunun,ihtiyaçlarının nasıl olabileceğini mutlaka bilmeli ve doğru seçimi yapmalısınız.
Hiç büyümeyen bebeklerinizle mutlu,sağlıklı ve uzun bir ömür dilerim.

Sürüdeki Lider


Köpekler sürü hayvanlarıdır ve sürülerde bir hiyerarşi vardır.Bu onların doğal yaşantılarında onların iyi hissetmesini sağlayan bir sistemdir.Nasıl yaşayacaklarını,sınırları bilmek onların kafasının karışmasını engeller.
Ailemize katılan bir köpeğin de kafasının karışmaması, eğitimin doğru sonuç vermesi ve ona yerinin ve mevkisinin kişiliğine zarar vermeden öğretilmesi açısından çok önemlidir.Evimizdeki liderin biz olduğumuzu ve bizim kararlarımıza uyması gerektiğini ona anlatmalıyız.

Liderliğimizi kabul ettirmek ise bir köpeği boynundan tutup silkeleyip "hayır, hayır" diye bağırmakla, gazete ile korkutmakla,hapsetmekle,fiziksel cezalarla ya da komutlara itaat etmeye zormakla asla olmaz.Gerçek ortamda sürü liderleri sürüdeki diğer köpekleri tartaklamazlar,bunu yapanlar daha çok alt gurupdaki köpeklerdir.Eğer onlarla böyle bir tartışmaya girersek onların kişiliklerine ya da kendi otoritemize zarar verebiliriz.

Evimizi bir köpek ile paylaşmaya karar verdiğimizde bu bütün aile bireylerinin ortak kararı olmalıdır, yanlız da yaşıyor olsak,kalabalık bir aile de olsak köpeğimiz bizim sürümüzün en alt üyesi olmak durumundadır, bunun bilincinde olarak bütün aile bireyleri,köpeğimizin bizim beklentilerimizi anlayabileceği tutarlı,ortak bir tutum içinde olmalıdır.

Annesi çocuğunu sevdiği için çocuğa saldıran,uykusundan uyandırdığı, önünden yemeği alındığı için sahibini ısıran, ya da aile bireyleri birbirlerine her yaklaştıklarında deli gibi havlamaya başlayan, bu yüzden barınağa bırakılan köpekler gördüm. Gittiğimiz misafirlikte eve gidelim diye tepinen çocuğumuzu çocuk esirgeme kurumuna bırakmayız ama sürekli gelene geçene havlıyor diye bir köpeğin barınağa gittiği çok sık rastlanan bir olaydır!Durumun böyle olmasının sebebi aslında biziz ama fatura her zaman onlara kesilir.Öyleyse onların bizim istemediğimiz davranışları sergilemesine izin vermeden doğru hareketleri öğretmemiz gerekmektedir.

Evinde köpek besleyen her kes bilir ki, onlar evimizin hiç büyümeyen çocuklarıdır.Ama hiç unutulmaması gereken bir konu var.Köpek davranışları insanlardan çok farklıdır.Bizim onlara tanıdığımız insiyatifler onların gözünde farklı algılanabilir.Mesela biz yerde üşümesin diye onu koltuğa oturturuz ya da daha çok bebek diye yatağımıza alıp sarılıp yatarız ama daha sonra bizi dinlemediğinden yakınırız.Köpeklerde kim en yukarda ise lider odur.Koltukda oturduğu zaman sizinle eşittir ve yerde emekleyen çocuğunuzdan kesinlikle üstün konumdadır.O zaman eve gelen bebeğinizi tartaklamaması için hiç bir sebep yoktur.Çünkü kendisi zaten o sürüde önemli bir mevkidedir ve yeni gelene haddini bildirmek de onun için çok doğal bir süreçtir.Bu hareket onlar için kesinlikle yanlış değildir,onların doğasıdır ama bizim için kabul edilemez bir durum olduğu için bu davranışları gösteren köpeklerimizi ya başka odaya kapatır,ya bağırarak cezalandırır ya da evden "geçici" olarak uzaklaştırırız.Böylece davranışlarının daha da bozulmasına neden oluruz.Oysa ona vaktiyle bir sürü insiyatifler vererek bu davranışları sergilemesi için zemini de biz hazırlamıştık.Bizim baştan yanlış başlayan tutumumuz neticesinde köpeğimizden korkan bir çocuğumuz ve sonunda barınağa giden bir köpeğimiz olma ihtimali çok yüksektir.

Köpeklerin ev içindeki konumlarını belirlemek ve fiziksel cezaya başvurmadan iyi bir lider olmak için bir kaç püf noktası önereceğim;

*onların koltukda sizinle oturmalarına izin vermeyin(en azından,komutlar yerleşene ve karakterinin oturduğu 2 yaşına kadar),yeri odaya hakim ama yerde olmalıdır,

*yerlerde yuvarlanmaca oynamayın ve sizin yada çocuğunuzun üstüne basarak yada üstünden atlayarak oynamasına izin vermeyin,

*geceleri kendi yatağında yatırın,sizinkinde değil,

*dışarıya her zaman ondan önce çıkın,

*kapıdan ilk geçen her zaman siz olun,

*yürüyüşlerde onun istediği değil kendi istediğiniz yöne doğru yürüyün,

*aldığı her ödülü hak etmesi gerektiğini öğretin,yani ödül verirken mutlaka ondan bir şey yapmasını isteyin,

*bebekliğinden itibaren kulağıyla,patisiyle,kuyruğuyla ya da herhangi bir yeriyle oynayıp,büyüdüğünde de ellediğinizde tepki vermemesi için alıştırın,

*durup duruken, ona kalkıp başka yere yatması için komut verin,

*yemeğini, siz yemeğinizi bitirdikden sonra verin ve ye,senin,tamam gibi bir komutla yemeye başlamasına izin verin,

*bebekliğinden itibaren mamasını sizin izninizle yemeye başlamasına ve yiyorken de mama kabını önünden alıp tekrar koymaya alıştırın,

*oyun,eğitim,gezme gibi faaliyetlerin saatlerini siz belirleyin ve siz başlatın,onun her canı sıkıldığında ağzına aldığı topu getirip burnunuza dayamasına izin vermeyin.Bunu yapıyorsa onu görmezden gelin ama o sakinleşip yerine yatınca hemen oyuna başlayın.Bu "sıkıldım, benim enerjimi atmam lazım" mesajını yabana atmayın :) günlük enerjilerini boşaltmak onlar için yemek-içmek kadar önemli bir ihtiyaçtır.Yoksa mobilyalarınız riske girebilir.

*bebeğinizin yatağına çıkmasına izin vermeyin ama yatağının yanında yatıp onu koruma altına almasına izin verin,

*bazen mamasını çocuğunuzun vermesini sağlayın,böylelikle evin en küçük bireyinin de onun sürüsünde ama kendisinden bir üst kademede olduğunu öğrenmiş olur.

Yaşadığımız ortama ve köpeğimizin karakterine göre bu tavsiyeleri çoğaltmak mümkündür tabi.Ancak temel olarak, bir köpeğin her ne kadar evimizin +1 üyesi olsa da,evimizin çocuğu olsa da,canımız olsa da, doğası gereği, fırsat bulursa, bizim yaşama koşullarımıza uygun olmayan davranışları çok kolay sergilemeye başlayacağı ve bizi yönetmeye çalışacağı unutulmamalıdır.Onlarla birlikte, hem onların hem de bizim daha huzurlu yaşayabilmemiz için mevkilerini bilip bizleri sürü lideri olarak kabul etmeleri şartdır.Hiç bir zaman köpeğimize korkarak yaklaşmamalıyız.Güçlü ve kararlı olmak köpeğimizi pek çok davranış probleminden kurtarmanın ilk adımıdır!

3 Haziran 2008 Salı

Pozitif Eğitim Nedir?


Pozitif Eğitim Nedir?

Eğitim köpeklerimizle iletişim kurabilmenin ve hayatımız boyunca onlarla ortak bir dil oluşturabilmemizin, ortak duygular geliştirebilmemizin ilk şartıdır. Vereceğiniz eğitim köpeğinizle aranızdaki iletişimin derecesini oluşturur. Güvene dayalı bir sistemde köpeğinizin öğrenme becerilerini geliştirirken aranızdaki iletişimi de kuvvetlendirmiş olursunuz.
Pozitif eğitim, hem insan hem de bütün canlılarla doğru iletişim kurabilmek isteyen insanların benimsediği, hayat tarzı olarak kabul ettiği, ödül merkezli, yapılan doğruları ödüllendirip, yanlışları göz ardı etmeye dayanan bir sistemdir ve canlının psikolojisini bozacak, kişilikliğini silecek, canını yakacak, sindirecek hiçbir fiziksel ceza içermez. Köpeklerimizin eğlenirken öğrenmesini, zekalarını geliştirmesini ve diğer canlılarla iletişim kurma becerisi kazanmasını sağlar. Pozitif eğitim sistemi her yaşta uygulanabilir ancak eğitime ne kadar erken başlarsak becerileri kazanmaları ve sorunların önlenmesi o kadar kolay olur. Sorunları önlemek tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Bu yüzden bebeğimizle yaşamaya başlamadan önce onunla nasıl yaşayacağımızı öğrenmeye, bebeğimiz geldiği andan itibaren de eğitimlere başlamalıyız.
Pozitif köpek eğitmeni olarak benim misyonum, köpeğinizle güvene dayalı sağlam bir ilişki kurmayı, sorunlar oluşmadan önlenmeyi, oluşan sorunların üstesinden gelmeyi ve nasıl itaatkar olacaklarını sizlere öğretmektir. Köpeklerimizle kurulan dostluklar, her ilişkide olduğu gibi çaba gerektirir, onunla vakit geçirmeyi ve eğitimiyle, profesyonel eğitmen gözetiminde bizzat ilgilenmeyi gerektirir.
Bu yorucu ama zevkli başlayan süreçde, sizin ömür boyu alacağınız ödül, sadık dostunuzun gözlerindeki minnet, sevgi ve bağlılıkdır. Bundan daha büyük bir ödül olabileceğini sanmıyorum.

Pozitif Köpek Eğitmeni
Neşe Öztürk

Pozitif Eğitim Nedir?

Eğitim köpeklerimizle iletişim kurabilmenin ve hayatımız boyunca onlarla ortak bir dil oluşturabilmemizin, ortak duygular geliştirebilmemizin ilk şartıdır. Vereceğiniz eğitim köpeğinizle aranızdaki iletişimin derecesini oluşturur. Güvene dayalı bir sistemde köpeğinizin öğrenme becerilerini geliştirirken aranızdaki iletişimi de kuvvetlendirmiş olursunuz.

Pozitif eğitim sistemleri, hem insan hem de bütün canlılarla doğru iletişim kurabilmek isteyen insanların benimsediği, hayat tarzı olarak kabul ettiği, ödül merkezli, yapılan doğruları ödüllendirip, yanlışları göz ardı etmeye dayanan bir sistemdir ve canlının psikolojisini bozacak, kişilikliğini silecek, canını yakacak, sindirecek hiçbir fiziksel ceza içermez. Köpeklerimizin eğlenirken öğrenmesini, zekalarını geliştirmesini ve diğer canlılarla iletişim kurma becerisi kazanmasını sağlar. Pozitif eğitim sistemi her yaşta uygulanabilir ancak eğitime ne kadar erken başlarsak becerileri kazanmaları ve sorunların önlenmesi o kadar kolay olur. Sorunları önlemek tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Bu yüzden bebeğimizle yaşamaya başlamadan önce onunla nasıl yaşayacağımızı öğrenmeye, bebeğimiz geldiği andan itibaren de eğitimlere başlamalıyız.

Pozitif köpek eğitmeni olarak benim misyonum, köpeğinizle güvene dayalı sağlam bir ilişki kurmayı, sorunlar oluşmadan önlenmeyi, oluşan sorunların üstesinden gelmeyi ve nasıl itaatkar olacaklarını sizlere öğretmektir. Köpeklerimizle kurulan dostluklar, her ilişkide olduğu gibi çaba gerektirir, onunla vakit geçirmeyi ve eğitimiyle, profesyonel eğitmen gözetiminde bizzat ilgilenmeyi gerektirir.

Bu yorucu ama zevkli başlayan süreçde, sizin ömür boyu alacağınız ödül, sadık dostunuzun gözlerindeki minnet, sevgi ve bağlılıkdır. Bundan daha büyük bir ödül olabileceğini sanmıyorum.

Pozitif Köpek Eğitmeni

Neşe Öztürk