Onu ilk gördüğümde kirler içinde pis kokulu bir kızdı ama ona o anda aşık olmuştum,hayatımın şeklini değiştireceğini o anda anlamıştım. Kulaklarının muhteşem kokusu beni büyülemişti adeta.
Bunu her söylediğimde benim gibi hissetmeyenlerden ıyyy diye bir tepki alıyorum ama evet, ben onun o pis kokusuna vuruldum önce,sonra da o güzel huyuna,zekasına hayran kaldım.
Kısacık ömründe sonsuz sevilmiş,ölümünden seneler sonra hala sevilen ve çok özlenen güzeller güzeli kızımız Rosie’nin anısına.
GÖKKUŞAĞI KÖPRÜSÜ
Cennetin yakınında, Gökkuşağı Köprüsü diye bir yer vardır. Bizlere cok yakın olmuş, özel bir dostumuz ölünce oraya gider. Orada dört ayaklı sevgili dostlarımızın hep beraber koşup oynayacağı çayırlar ve tepeler vardır. Orada, bol yiyecek, su ve güneş vardır. Dostlarımız orada, soğuklardan uzak, rahat bir yaşam sürdürürler.
Bir zamanlar hasta ve yaşlı olanlar tekrar sağlık ve kuvvetlerine kavuşmuşlardır. Bu dünyadan yaralanmış veya sakat olarak ayrılanlar, rüyalarımızda onları hayal ettiğimiz gibi, tekrar düzelmiş ve güçlü olmuşlardır.
Dostlarımız burada mutlu ve hallerinden memnundurlar ama, her biri, geride bıraktığı onun için çok özel olan birinin özlemini çekmektedir.
Bir gün gelir, hep birlikte koşup oynarlarken, iclerinden biri aniden durup gözlerini uzaklara diker. Parlak gözleri dikkat kesilmiştir. Vücudu sabırsızlıkla titremeye başlamıştır. Birden gruptan ayrılıp koşmaya başlar. Sizi görmüştür.
Ayakları çimenlerin üzerinden kesilmiş, adeta uçarcasına size dogru gelmektedir. Ve, nihayet buluştuğunuzda, bu çok özel dostunuz ve siz, bir daha ayrılmamak üzere, sevinçle sarmaş dolaş olursunuz.
Yüzünüzü onun mutlu öpücükleri kaplar; elleriniz onun sevgili başını okşar. Hayatınızdan uzun zaman önce ayrılmış, fakat kalbinizden hiç çikmamiş olan dostunuzun o güvenen gözlerine bir daha bakarsınız. Sonra, Gökkuşağı köprüsünü birlikte geçersiniz..