31 Aralık 2008 Çarşamba

Yeni Yılda Yeni Umutlar


Çok da iyi geçmeyen bir yılın ardından yeni bir yıla giriyoruz.Nasıl bir yıl geçirdik diye dönüp geriye baktiğimda bölünmüş bir toplum görüyorum. Hayvanların haklarini savunan insanlar, onları yok etmeye çalışan insanlar, birbirini yok etmeye çalışan insanlar, birbirini korumaya çalışan insanlar, doğayı ve doğal hayatı korumaya çalışan ve yok etmeye çalışan insanlar görüyorum.
Doğa her canlısı bir arada huzurla yaşadığı zaman bir bütün değil midir? Doğayı ve doğal dengeleri ayakta tutmaya çalışmak, onu var etmek, olduğu gibi korumak, en aklı başında olduğu varsayılan canlının, yani insanın görevi değil midir?

Bitirdiğimiz yılda biz bütün olamadık ne yazık ki.


Yılbaşında bir dilek tutalım. Hepimiz aynı anda bütün pozitif enerjimizle iyilik ve güzellikler dileyelim. Sadece kendimiz ve kendi canlarımız için değil tüm evren için pozitif dileklerde bulunalım.
İnanıyorum ki bu büyük enerji çok daha güzel bir yılı bizlere getirecek.

Ben bu yıl geçtiğimiz yıldan çok daha iyi bir yıl olmasını, yasa degişiklikleri ile, sevmese bile saygı duyan insanlari ile, hayvanı, insanı, börtüsü böceği ile, sağlık ve huzur ile, bütün bir toplum, bütün bir dünya olmayı diliyorum.

Yeni yılda bütün umutlarımız gerçek olsun, patiniz hiç eksik olmasın.
Sevgi ile kalın.

Mutlu seneler.


NEŞE ÖZTÜRK

12 Aralık 2008 Cuma

Yeni Bir Köpek Edinmeden Önce!

Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, evimizi bir köpekle paylaşmaya karar verdiğimizde ilk yapmamız gereken şey kendimize şu soruları sormak olmalıdır,
*Günde en az 2 kere, yağmur, kar, sıcak demeden, kendim hasta bile olsam onu yürüyüşe götürebilecek miyim?
*Ona gereken zamanı ayıracak zaman ve enerjim olacak mı? Gereken zaman sabah akşam 1 saat köpeği yürüyüşe götürmek değildir.
*İşim, ev hayatım, akraba ve arkadaş ilişkilerim buna müsait mi?
*Köpek sevmeyen akraba ve arkadaşlarım tarafından terk edilmeye, nasihatlar dinlemeye, her türlü uyarı ve tehtide karşılık onun için savaşmaya hazır mıyım?
*Veteriner hekim, eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak maddi güce sahip miyim,
*Psikolojik açıdan yeni bir yavrunun temizliğine, tuvaletine, bakımına, kıl sorunlarına, hastalıklarına, yeterince sabır gösterebilecek miyim?
*Tuvalet eğitimi sırasında, saat başı dışarıya çıkmaya, uykusuz geçecek gecelere, bütün çabalara rağmen eve yapacağı kaçamakları hoşgörü ile kabul etmeye hazırlıklı mıyım?
*Onu sevip koruyabilecek miyim?
*Evime verebileceği olası zararlar karşısında sakin kalmayı başarıp ona vurmayacağımdan emin miyim?
*Her ne olursa olsun onun da bir can olduğunu unutmadan, ondan sıkılmayacağımdan, beklentilerimi karşılamadığı için günün birinde sokağa bırakma düşüncesi taşımayacağımdan emin miyim?
*Onu evdeki çocuğumuz istediği için değil de kendi ihtiyaçlarımız ve isteklerimizin farkında olarak mı alıyorum?
*Aile bireylerinin tamamı bu yeni köpeği istiyor mu?

Bütün bu sorulara cevabınız "evet" ve bir köpek almaya karar verdiniz. Hayırlı olsun.
Peki onu almadan önce acaba neler almalıyız, hayatımızda ne gibi değişiklikler ve hazırlıklar yapmalıyız?

Köpek alırken ilk şart köpek ırklarını inceleyip, hayatımıza uygun ırkı tespit etmektir. Sadece görüntüsü için ya da bir işte görevlendirmek için köpek almak büyük hata olur. Golden istiyordum ama kıl problemi olur diye labrador aldım derseniz bu bir hata olur. Labradorlar goldenların kısa tüylü versiyonu değildir. Ya da evim küçük olduğu için küçük ırk bir köpek almak istedim diyip bir jack russel terrier alırsanız bu daha da büyük bir hata olur. Çok enerjik olan bu ırklar, yüksek zekalarının da etkisiyle kontrolü zor birer atom karıncaya dönüşebilirler.
İkinci olarak bebeğinizi nerden alacağınızı tespit etmelisiniz. Bir gün bir hayvan dükkanının önünden geçerken ay ne şeker şey diyip bir bebek almamalısınız. (1) Mutlaka düzgün bir üretici bulmanızı tavsiye ederim.
Irkını ve alacağımız yeri tespit ettikden sonra evinizde bir takım değişikliklere ihtiyacınız olacak.
**Eğer bahçeli bir evde yaşıyorsanız evinizin bahçesini çit ile çevirmelisiniz, bahçedeki köpekler için zehirli ya da zararlı olabilecek bitkileri temizlemelisiniz.
**Mama kaplarını almalısınız, mama kapları bir su bir de mama için iki tane ve çelik ya da porselen olmalıdır. Plastik mama kaplarını kemirme ve koparttıkları parçaları yutma riskleri olduğu gibi, bakteri barındırdıkları için sağlıklı olmaz.
**Oyuncaklarını hazırlamalısınız. Alacağınız oyuncaklar onun yaşına uygun olmalı, koparabileceği plastik parçaları olmamalı,evde muhtemel kemirme olasılığı benzer objelerle benzer oyuncaklar tercih edilmelidir. Köpekler canları sıkılırsa, stres altındalarsa her şeyi kemirebilirler, duvarları bile!(2)
**Yatağını almalısınız. Evinizin düzenini onun yatağını da yerleştirebilmek için biraz değiştirmeniz gerekebilir. Geceleri genellikle yatağınızın yanında yatmayı tercih ederler ama gün içinde ya da akşamları siz otururken onun da yatabileceği bir yatağının olması iyi olur. ortalarda dolaşmasını istemediğiniz anlarda “yerine” komutu ile orada kalmasını sağlayabilirsiniz. Yatağı odayı görebilen, sizin de onu görebileceğiniz bir yerde ve zeminde olmalıdır.

ÖNEMLİ: Bebeğinizi almadan önce alacağınız yere, bebeğinizin daha sonra üstünde yatacağı yatağı ya da yatağın üstüne öretebileceğiniz battaniye, çarşaf gibi bir örtüyü birkaç gün öncesinden bırakarak anne ve kardeşlerinin kokusunun sinmesini sağlayın. Bu ilk eve geldiği anda bir sürü değişik koku ve tanımadığı obje arasında onu rahatlatan bir koku olacaktır.

**Evinizin yerlerini cilalıyorsanız bir süre bu işi bırakmalısınız. Bebek köpeklerin eklemleri çok hassas olur ve yürüken sürekli kayıyor olmak hem eklemlere zarar verebilir hem de sürekli düşüyor olmak ve acı hissetmek onun yürümek istememesine neden olabilir.
**Deterjanlarınızı köpeğin cildine zarar vermeyecek ürünlerden seçmelisiniz. Özellikle bebek köpeklerin pati altları ve göbek derileri çok hassas olacağı için deterjan ile tahrişler olabilir.
**Ailenizde küçük çocuk varsa gelecek bebeği bunaltacak hareketler yapmakdan kaçınması konusunda uyarılmalısınız. Bebeklik döneminde tanıştığı her kişi ile iyi duygularla tanışmalıdır. Ancak küçük çocuklar daha korumazsızdır. Küçük çocuklarla yanlış sosyalleşen köpekler ilerde başka küçük çocuklara zarar verebilir.(3)
**Eğer çalışıyorsanız bebeğinizi alma zamanını yıllık izninize denk getirmelisiniz. Böylece birbirinize alışma ve tuvalet eğitimi dönemini daha sorunsuz geçirebilirsiniz.
**Köpeği olan arkadaşlar edinin, köpeklerinin karakterlerini izleyin. Bir bebek aldığınızda en büyük ihtiyaçlarınızdan biri iyi huylu yetişkin ve yavru köpekler olacak. Bebeğinizi aldıktan sonra bu arayışa girmeniz sosyalleşme dönemini kaçırmanıza neden olabilir.(3)
**Evinizin etrafında oyun oynayabileceği yeşil alanlar olup olmadığını kontrol edin. Sadece yürüyüş bir köpeğin enerjisini boşaltmak için çoğu zaman yeterli olmaz. Oyun arkadaşları ile oynayacağı oyunlar çok daha etkilidir.
**Yeni köpeği almadan önce bütün aile bireylerinin allerji testi yaptırmaları ya da en azından köpeklerle bir kaç saat yakın temas kurmaları gerekir. Daha sonra ortaya çıkan allerjik reaksiyonlar nedeniyle pek çok köpek terkedilmektedir.
**Köpek sahibi arkadaşlarınızdan iyi bir veteriner hekim konusunda yardım alın. Aşı, tedaviler, mama, pet ürünleri hakkında genel bilgiler edinin.
**Eğer yüksek katlı bir apartmanda yaşıyorsanız, bebek köpeğinizin tuvalet eğitiminin uzun ve zahmetli bir süreci kapsayacağının bilincinde olmalısınız. Bu yüzden bu gibi durumlarda yetişkin bir köpek almayı düşünmelisiniz.
**İyi bir pozitif eğitmenle irtibata geçin ve bebeğiniz eve gelmeden önce ve geldikten sonraki ilk günden itibaren neler yapmanız gerektiğini öğrenin. Eğitimi asla ileri tarihlere ertelemeyin.

Umarım ki bu yazım köpek alacak kişilere biraz da olsa rehberlik edebilir.

Neşe Öztürk

Yazı uyarıları:
1-“köpeğimi nerden almalıyım?” konulu yazımda detaylı bilgileri okuyabilirsiniz.
2-“iç güdü mü sorun mu?” konulu yazımda detayları okuyabilirsiniz
3-“sosyalleşme eğitimi nasıl ve ne zaman olmalıdır?” konulu yazımda detayları okuyabilirsiniz.

23 Ekim 2008 Perşembe

Köpeğimi Nereden Almalıyım?


Bazen ne yazık ki köpek alınacak en doğru yerin bir petshop olduğunu düşünürüz.
Sabırsız bir millet olduğumuz için köpek almaya karar verdikten sonra köpekleri tanımak için vakit ayırıp, hayatımızın köpekle birlikte nasıl olacağını düşünmek yerine hemen en yakın satıcıya gidip istediğimiz köpeği alır ya da sipariş ederiz. Hatta bazen önünden geçerken vitrinde süs eşyası gibi satılan bebekleri görüp “ah canıımm, ne de şekeerrr” diyip alıveririz. Irkının bize uygun olup olmadığı, karakteri, sağlığı, ne şartlarla orda bulunduğu hiç aklımıza gelmez. Çoğumuz bu bebeklerin nereden ve ne şartlarla geldiğini bilmeyiz.
Bazı ülkelerde puppymill adı verilen hayvan hakları korumacılarının buraları kapattırmak için ciddi savaşlar verdiği köpek üretim çiftlikleri vardır. Bu yerlerde son derece sağlıksız ve kötü şartlarda bebek üretimi yapılır. Köpekler baska hic bir köpekle temas ettirilmeden tamamen asosyal olarak hayatları boyunca ancak sığabildikleri bir kafeste tutulurlar. Hiç bir sağlık kontrolünden geçmedikleri gibi yiyecek ihtiyaçları da tam olarak karşılanmaz.
Köpekler sürekli olarak her dönemlerinde çiftleştirilmeye zorlanır. Doğan bebeklerin bir çoğu ölür, kalanlar da hemen anneden ayrılır ki, anne diğer dönemine bir an önce hazırlanmaya başlasın.
Bebek doğurabilen köpeklerin ne durumda olduğu kesinlikle önemli değildir. Sakat, kör, hastalıklı da olsa doğurabildiği sürece orda tutulurlar. Anne köpekler en fazla 4-5 yaşlarına geldiklerinde ölürler.
puppymill'ler birer barınak değildir, barınaklardan bile kötü, sadece para kazanmak için kurulmuş, insanların bencil isteklerine hizmet eden hayvanların yavaş yavaş öldürüldüğü yerlerdir.
puppymill


Doğan bebekler tabi ki hem bedensel hem de psikolojik olarak sağlıksız olurlar. Bu şartlarda doğan bebeklerin ne kadar sağlıklı olması beklenebilir ki? Zaten kötü durumdaki bebeklerin bir de satış noktasına gelene kadar geçirdikleri çileli yolculukları var. Bu sırada diğer bir çok hayvanla bir arada tutulan bebekler, ilaçlar vitaminlerle satış sırasına kadar sağlıklı tutulmaktadır. Bazen bebeğimizi aldıktan sonra bir kaç gün içinde ölürler, bazen de bağışıklık sistemi kuvvetli olmadığı için hayatları boyunca bir çok hastalıkla boğuşmak zorunda kalırlar.
Sizin hem kısa vadede hem de uzun vadede sağlık, karakter ve ırk standartları açısından mağdur olmamanız için lütfen bebeklerinizi bilinçli üreticinin köpeği olan bir anne altından ve seçerek, veteriner hekimi ve eğitim uzmanı tavsiyesi ile alın. Petshoplardan ya da pazarlardan alıp bu cinayeti desteklemeyin. Unutmayın talep olmazsa arz da olamaz.
Bu puppymill denen yerlerde üretilmemiş de bir evde sahibi tarafından üretilmiş bebekler olsalar bile, her kişi köpeğinin sağlığına aynı derecede önem vermediği, yetiştiricilik, ırk standartları ve eğitim konularında yeterli bilgiye sahip olmadığı için ne yazık ki ırk kalitesi günden güne bozulmaktadır. Öyleki etrafımda golden ile terrieri çiftleştirip bebeklerini golden diye satmaya çalışan insanlar gördüm. Ya da bir kuvas ile goldeni çiftleştirenler de var. Çıkan yavrular goldena çok benzer ama karakteri tamamen farklıdır.
Bir köpek alacaksak önce ne istediğimize karar vermeliyiz. Özel bir ırk istiyorsak, istediğimiz ırkın özelliklerini inceleyip, hakkında araştırma yapıp, almadan önce bu ırka sahip insanlarla temasa geçip, bize uygun olup olmadığına karar vermeliyiz. Bize uygun olduğunu düşünüyorsak o zaman bilinçli bir üretici bulmaya çalışmalıyız. Yurt içinde istediğimiz ırkın bilinçli bir üreticisi yoksa (ne yazık ki ülkemizde hala ırk standartları derneği yok, olanlara da bütün köpekler kayıtlı değil, bununla birlikte, gerçekten bilinçli üretim yapan kişiler ve çiftlikler var. Mutlaka araştırıp danışarak bu kişileri bulmak gerekir.)o zaman yurt dışından kesinlikle gidip yerinde görüp bize uygun olan yavruyu bizzat seçerek almalıyız. Gidemiyorsak güvenilir bir aracı bulmalıyız. Üreticinin üreticiler birliğine kayıtlı olduğundan emin olmalıyız. Bebeklerin insancıl şartlarda üretildiğinden, sagliklarindan emin olmalıyız.

Bilinçli üretici nedir ve nasıl olmalıdır biraz da ondan bahsedeyim.
Bilinçli üretici bebek daha doğmadan anne ve babanın soy ağaçlarını inceleyerek işe başlar.
Genetik hastalıkları olmayan, soyunda mental sorunlar olmayan, ırkının standartlarını hep korumuş bir soydan gelen anne ve baba tercih edilerek çiftleştirme yapar. Anne ve babanın her ihtimale karşı bütün sağlık ve davranış testlerinden geçmesini sağlar. Irkının özelliklerine yatkın oldukları hastalıkları taşıyıp taşımadıklarını araştırır. Anne köpeğe hamileliği boyunca gereken ilgi ve özeni göterir. Stresden uzak bir süreç sağlar.Vitamin ve mama desteğini bilinçli bir şekilde düzenler. Anne köpeğin doğum yapacağı yeri iyi seçer. Bebeklere doğdukları andan itibaren özen göstermeye başlar. Bebeklerin verilme zamanı gelene kadarki dönemde sosyalleşme ve davranış eğitimleri, zihin ve bedensel gelişimleri için gerekli ortamı hazırlar. Parazit ve aşılama tedavilerine vaktinde başlayıp, bebeklerin hastalanmalarını ve sosyaleşme dönemini kaçırmalarına neden olacak gecikmeleri önler. Bebeği kayıt altına alır. Bebekleri her isteyene değil gerçekten bilinçli alıcılara verir.

Bilinçli alıcı ise ne ırk alacağına karar vermiş olur. Alacağı ırkın standartlarını bilir, alacağı köpeğin bir can olduğunu aklında tutup gerekli tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olduğunun farkında olur. Bebeğini gidip anne altından karakter testi yaparak seçer ya da karakter testi yapabilecek bir bilirkişi ile birlikte gider. Bebeklerin anne ve babasını görür, karakterlerini inceler, veteriner kontrolünde olduklarından emin olur.

Ülkemizde köpekleri standartlara uygun şekilde almak isteyenler için de bir kurum var. Köpek ırkları federasyonu bugün ülemizde çok önemli gelişmelere imza atmaktadır. Eğer tercihiniz ırk bir köpek almaksa köpeğinizi mutlaka fedarasyona bağlı bir üreticiden almalısınız. Merdiven altı tabir edilen yerlere ve kişilere asla prim yaptırılmamalıdır. Bşarılı gelişmeleri takip etmek ve iletişim için kıf resmi sitesinden kendilerine ulaşabilirsiniz.  http://www.kif.org.tr



Bununla birlikte özel bir amaç için değil de sadece can dostu olsun diye bir köpek alacaksanız, sağlığından emin olmadığınız, nasıl üretildiğini bilmediğiniz bir bebeğe bir çok para dökerek almaktansa, barınaklardaki ilgi, sevgi ve bir lokma ekmek bekleyen canlardan birini kurtarabilirsiniz. Kırma köpekler büyük çoğunlukla sağlıklı genleri taşırlar ve daha sorunsuz olurlar. Pet olmaya çok uygundurlar. Hatta her köpekteki koruma içgüdüsü ile çok iyi birer bekçi olurlar. Irk standartlarında dereceye giremeseler de yetenek yarışmalarında derece alabilirler. Çocuğunuza fedakar bir bakıcı, ailenize dost olurlar.
Aynı şekilde ileride sorun yaşamamak için barınaklardan alacağınız köpeği de davranış uzmanı ile birlikte seçmeniz yerinde bir davranış olur. Karakter tahlili yaparak alacağınız bir can ile uzun süreler daha mutlu yaşayabilirsiniz.

Bunları yazarken gerçektem içim sızlıyor. Ülkemizde kaç kişinin, bebeğini alırken, annesini ve babasını gördüğünü, kardeşleri arasından karakter testi yaparak seçtiğini ya da can yoldaşını almak için ilk önce barınaklara gittiğini merak ediyorum.

Daha bilinçli köpek sahipleri olabilmek dileği ile...

Neşe Öztürk

26 Eylül 2008 Cuma

Köpek Korkusu!

Köpeklerden Korkmak Ya Da Onlarla Uzlaşmaya Çalışmak!

Umarım, aşağıdaki yazım, köpekden korkan insanlara, korkularını yenmeye başlamak için bir ilk adım olabilir.

Bazı insanların köpeklerden korkma nedeni çoğunlukla çocuk yaşlarda edindikleri kötü tecrübelerdir. Küçükken köpek tarafından ısırılan kişi hayatında başka köpek görmek istemez. Değil görmek, adını duymaya tahammül edemeyen, ciddi psikolojik sorunlar yaşayan kişiler olabilir.

İleride ebeveyn olan bu kişiler, bazen bilinçli, bazen bilinçsiz olarak çocuklarında da korkuların oluşmasına neden olur. Bu zincirleme reaksiyon ne yazık ki gittikce büyüyerek devam eder.
Bazen de "bak uslu dur yoksa seni havhava veririm", "uslu olmazsan gelip seni ıssırır", "elleme pistir, hasta olursun, ölürsün" gibi tehtidlerle, köpekleri kullanarak çocuklarını “uslu” tutmaya, otorite kurmaya çalışan ebeveynler görürüz. Onlar ne yazık ki ilerde çocuklarının ne tür korkular yaşayacağını düşünmezler.
Ya da köpeğini kasıtlı olarak agresif yetiştirmiş kişiler, insanları bu eğitttiklerini sandıkları köpeklerle tehtid ederler. Bu kişiler de topluma ne gibi bir zarar verdiklerini düşünemeyecek kadar egolarının esiri olmuş kişilerdir.

Çocukluk döneminde yaşadığımız iyi ya da kötü olayların etkileri, hayatımızın ileri dönemlerinde ortaya çıkar.
Her ortamda ama özellikle de bizim ülkemiz gibi sokak köpeklerinin ve bilinçsiz köpek sahiplerinin bulunduğu bir ülkede bu korkularla yaşamanın ne kadar zor olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz. Bu durum hem korkan kişiler için zordur hem hayvanseverler için hem de korkulan köpekler için.
Bu, hiç farketmesek de aslında toplum bütünlüğünü de bir dereceye kadar tehtit eden bir konudur.
Korkan insan köpekleri etrafında istemez, dolayısı ile toplatılmaları için elinden geleni yapar, hatta bazen kendileri zehirler. Hayvan severler köpeklerin toplatılmasını istemez, onları kotumaya, bakmaya çalışırlar, köpekler ise korkular yüzünden ya barınaklara götürülür ya itlaf edilir. Köpek yüzünden komşularımızla mahkemelik oluruz, toplum hayvansever ve hayvansevmez olarak ikiye yarılır. Bu kadar çok sokak köpeğinin olduğu bir ülkede, hem insan hem de köpek için ne kadar zor bir durum!

Bu korku bir kısır döngü gibidir. İnsanlar köpekten korkuyor, köpekler insanlardan. İnsanlar korkuyla köpekleri kovalıyor, köpekler de korkuyla insanları kovalıyor. Köpekler aslında genellikle insanlardan kaçarlar ama bazen korkuları o kadar büyür ki kaçmak yerine saldırıya geçerler. Tıpkı köşeye sıkıştığını hisseden bir insanın kendisine zarar verilebileceği endişesi ile karşısındakine saldırması gibi!

Peki bu karşılıklı korku durumunun oluşmaması için neler yapmalıyız?
Öncelikle biz ne kadar korkuyor da olsak, aynı korkuları onların da yaşamamaları için çocuklarımıza erken dönemlerden itibaren, içlerinde zaten var olan hayvan sevgisini yükselterek, hayvanların da hakları olduğunu öğreterek yetiştirmeliyiz.
Köpekleri tanımaya, iletişim kurmaya, aynı şekilde onların da bizden korktuğunu unutmamaya çalışmalıyız.
Bu konuda, insan olarak görev bize düşüyor. Her zaman bütün canılılardan zeki olduğumuzu iddia ederiz ancak köpeklerle iletişim konusunda çoğu zaman çuvalladığımızı itiraf etmek zorundayız.
Köpekleri dilini bilmediğimiz yabancılar olarak kabul etmeliyiz. Evet! Onların da bir dili var, sadece ağızlarından çıkan ses değil, bedenlerini kullanarak oluşturdukları bir beden dilleri var.
Köpekler ortada bir sebep yokken, mental ya da virütik bir rahatsızlıkları yoksa durup duruken saldırmazlar. Mutlaka önce bize mesajlar verirler.
Bu mesajları algılayabilmemiz, onları ne kadar tanıdığımızla çok yakından alakalıdır. (Uyaran Beden Dili ve Yatıştıran Beden Dili başlıkları altında bunları detaylı olarak okuyabilirsiniz)


Eğer köpeklerle aranız iyi değilse, onları seviyorum ama çok da korkuyorum diyor, aranızın biraz daha iyi olmasını istiyorsanız dikkat etmeniz gereken birkaç konuyu aşağıda bulabilirsiniz.

Öncelikle sokaklardaki başı boş köpeklere kendimiz bakmasak da, onlara bakan, aşılatılması, kısırlaştırılması, doyurulması için çalışan, dolayısı ile aslında bir yerde korkan insanların korkularının giderilmesi için çalışan insanlara maddi ve manevi olarak destek olmak, toplum bütünlüğü, korkuların azalması, köpeklerin hastalıklara yakalanarak tehtid oluşturmasını önlemek ve dini anlamda her canlıya Allah için merhametle yaklaşabilmek adına bütün insanların görevidir.

Dikkat edilmesi gerekenler ise;
**köpeklere karşı önyargılarımızı bir kenara bırakmak,
**yaşam alanlarına saygı göstermek ve koruduğu bölgeye girmemek,
**tanımadığımız bir köpekse göz temasından kaçınmak,
**anne köpekse yuvasına ya da yavrularına yaklaşmamak,
**yemek yerken rahatsız etmemek,
**sopa, taş, silah gibi objeler ile taciz etmemek,
**bize yaklaşmakta olan her köpeğin bize saldırmayacağı aklımızda tutarak kaçmaya çalışmamak,
**bebek köpeklere yapılan işkenceleri önleyip travma yaşamalarına izin vermeyerek ilerde agresif köpekler olmalarını engellemek. (kuyruğuna teneke bağlamak, kulaklarını kesmek, boynuna tel bağlamak, hapsetmek vb...)
**herhangi bir bedensel rahatsızlığı olan köpeklere yaklaşmamak (bazen kör, sağır ya da bedenlerinin her hangi bir yerinde ağrısı olup acı çeken köpeker çok tetikte olurlar)
** havlayan her köpeğin saldırmak için havlamadığının farkında olmak,
**uyuyan köpeklere yaklaşmamak,
**etrafda köpekler varsa koşarak ya da yüksek ses tonu ile hareket etmemek,
**aç ya da susuz oldukları için huzursuz olabileceklerini düşünmek (uzun süredir aç olan bir köpek, elinizde ya da çantanızdaki bir yiyeceğin kokusunu alarak saldırganlık gösterebilir, belki yiyeceğimizin bir kısmını onunla paylaşarak, hem onun karnını doyurmuş hem de kendimize ordan uzaklaşmak için zaman yaratmış oluruz.)
Bu gibi konulara dikkat edersek köpeklerle ilişkilerimizi biraz daha yoluna koyabiliriz.
Köpeklerle dost olmak bazılarımız için çok zahmetli ve sabırları zorlayan bir süreç olabilir ama bir kere dost olunursa, ömür boyu bitmeyen bir sevgi ve dostluk kazanmış oluruz. Yeter ki ne kardak korksak da hoşgörüyü elden bırakmayalım, onlardan nefret etmeyelim.

Köpek, onlara karşı bunca anlayışsızlık, haksızlık ve ihanet içinde olmamıza rağmen hala bize sadık kalabilen, bir lokma ekmekle gönlünü alabildiğimiz tek canlı türüdür.

Bütün bunları yapamam, köpekleri sevmiyorum, onlardan korkuyorum ve yakınımda bile istemiyorum diyorsanız size ne söyleyebilirim ki?
Tercih sizin, ya onlardan korkarak hayat boyu stres yaşar ve yaşatırsınız ya da onlarla uzlaşmak için çaba harcarsınız.

Bence ikinci bir şansı mutlaka hakediyorlar.
Çünkü onlar, şartların her geçen gün biraz daha zorlaştığı, hayatlarının sürekli tehlike altında olduğu sokaklarda, sadece yaşamak için mücadele ediyorlar!

Önyargıdan uzak, sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş nice dostluklar yaşamanız dileğiyle...

Neşe Öztürk

13 Eylül 2008 Cumartesi

Yeni Bir Bebek Edinildiğinde Yapılmaması Gerekenler


Evimize yeni bir köpek aldığımızda, ona, kendimize ve çevremize karşı yeni sorumluluklar edindiğimizi ve köpeğimize karşı yapacağımız her hareketin sadece bu günü değil, gelecekte hem köpeğimizle hem çevremizle olan ilişkilerimizi de etkileyeceğini unutmamalıyız. Eğer agresif bir köpek yetiştirirsek köpeğimize ve çevremize karşı çok büyük bir haksızlık ve sorumsuzluk etmiş oluruz.
Bir bebeği doğru yetiştirmek bazen çok zorlaşabilir, çünkü yaptığı hareketler bize çok sevimli ya da zararsız gelir. Minicik patileriyle üstümüze atlamaya çalışmasında, minik tuvaletini evin içinde ona ayrılmış yere yapmasında, o sevimli sesiyle minik minik havlamasında, kaçıp kovalamaca oynamasında ya da yanımızda bizimle birlikte uyumasında nasıl bir zarar olabilir? O kadar sevimlidir, o kadar masum ve korunmasızdır ki! Bu hareketlerin daha sonra ne gibi sorunlara yol açabileceğini düşünemeyiz.
Peki neler yapmalıyız?
Çoğunlukla yazılarda evinizi yeni bir köpek ile paylaşmaya başladığınızda neler yapmanız gerektiği yazar. Ben daha önceki yazılarımda da bahsettiğim konuları topluca ele alacağım ve neler yapmamanız gerektiğini yazacağım.
**Eve yeni bir köpek geldiğinde onun evi tanımasına izin verirken bazı sınırlamalar da getirmek gerekir. Eve yeni gelen bebeğin her hareketine bebek olduğu için müsamaha göstermeyin.
Mesela:
- Üstünüze atlamasına: patiler minik ve henüz kirlenmeye başlamamışken bu hareket sevimli olabilir ama büyüyüp de sokağa çıkmaya başladığında en sevdiğiniz kıyafetinizin üstünde güzel ve büyük pati desenleri oluşabilir
- Tuvaletini evin içinde yapmasına: köpeğinizi çeşitli nedenlerle tuvaletini eve yapmaya alıştırmak isteyebilirsiniz. Küçük ırktır ve siz çalışıyorsunuzdur, evin ona ayırdığım yerine yapsın ne zararı olabilir diye düşünebilirsiniz. İlerde köpeğiniz küçük ırk bir köpek olsa bile yetişkinliğe erdiğinde tuvaleti daha ağır kokmaya başlayacak ve eskiden azıcık olan çişinin dereler gibi aktığını göreceksiniz.
- Yatağınızda uyumasına: henüz komutları ve konumunu öğrenmemiş bir köpek sizinle aynı yatakda yatarsa ilerde sizi yatağa almamaya varan hareketler gösterebilir, bazı durumlar biliyorum ki köpek sahiplerini odaya bile sokmaz hale gelmişti. Bunun haricinde yemeğine, kemiğine ya da oyuncaklarına bile yaklaşmanıza izin vermeyebilir. bu tamamen köpeklerin doğasıyla ve içgüdüleriyle alakalıdır.
- Havlamasına: o güzel minik sesiyle çıkardığı havlamalar ve hırlamalar ne kadar sevimlidir, ilerde sesi büyüdüğünde ya da havlamayı öğrendiği için her istediğini havlayarak elde etmeye çalıştığında ne yapacaksınız?
- Eşyaları alıp kaçırmasına: eşyaları alıp kaçar, siz de peşinden kovalarsınız, almaya çalışırsınız ve bu bir oyuna dönüşür. Daha sonra ağzına aldığı bir şeyi ondan geri almak istediğinizde ya direk kaçacak ya da hırlayarak vermek istemeyecektir.
- Koltuklara çıkmasına: koltuklara çıkması da aynı yatağa çıkması gibidir. Koltuktan inmesi öğretilene kadar koltuğa çıkmamalı ya da koltukta yatarken üstümüze alıp yatırmamalıyız.Yatağı yerde ve odaya hakim bir köşede olmalıdır.
- Evde girmesini istemediğiniz alanlara girmesine: daha sonra girmesini istemeyeceğiniz alanları ilk başda belirleyip ona göre yaklaşım sergilemek gerekir.
- Israrla yapmaya çalıştığı bir hareketi yapmaya devam etmesine: en basit örnekle, ağzına aldığı bir objeyi kemirirken yaklaştığınızda size hırlayabilir ve siz bir kere geri çekilirseniz artık bu onun galibiyeti olur.
Bu saydığım hareketlerin hiç birine göz yummayın.
Bunlarla birlikte;
** Aşıları bitene kadar evde kapalı tutmayın. Köpeklerin sosyallşeme evreleri 4. ayın sonunda biter. Ya aşıları bu süre içinde bitmezse??
**Onları agresyona sürükleyecek teşviklerde bulunmayın. Mesela havlatmaya ve ısırmaya yönelik teşvikler gibi.
**Köpeğinizle çekiştirmece oyunu oynadığınızda elinizdeki objeyi ona kaptırmayın. Bir objeyi çekiştirmeye başladığında sadece durun, her hangi bir şey söylemeyin ve bırakmasını bekleyin. Bırakmıyorsa ona başka bir oyuncak ya da ödül sunun. Bu hareketi komutla yönetmeniz gereklidir. İleride köpeğinizi schH eğitimine almak isterseniz kolluk yakalaması için tutmasını bilmesi gereklidir. Ancak köpeğe gereksiz stres yüklememek ve bunu bir oyun gibi algılaması için bu eğitimlerin profesyonel eğitimciler tarafından verilmesi gerekir.
**Köpeğinizle yerlerde yuvalanmayın. Boğuş, güreş gibi oyunlar oynamayın, bu oyunlar ileriki aşamalarda size saldırmaya kadar bile gidebilecek agresyona sebep olabilir.
**Köpeğinizin korkak yetiştirmeyin. Çoğu saldırganlığın nedeni aslında korkudur. Korkunun sebebi ise çoğunlukla asosyalliktir. Cesur yetiştireceğiz derken, koş oğlum, tut kızım gibi gereksiz teşviklerle agresif hale getirmeyin.
**Korktuğu konularda onu zorlamayın. Her olumlu adımı ödüllendirerek onu teşvik edin. Korkularını pozitif duygularla yenmesine destek olun.
**Saldırgan ve asosyal köpeklerle görüştürmeyin. Yaşayacağı kötü bir tecrübe ileride karşılaşacağınız bir çok sorun anlamına gelir.
**Köpeğinizi hiç bir zaman başıboş, kendi haline bırakmayın. Her dakika birlikte oyun oynayın demiyorum ama yaptıklarından haberdar olun, gözünüz üstünde olsun.
**Havladığında ya da ağladığında onunla ilgilenmeyin. Köpeğinizin önemli bir sorununun olmadığından eminseniz, sizin ilginizi çekmeye çalışıyor demektir, onunla ilgilenmeyin.
**Köpeğinize asla fiziksel ceza uygulamayın. Bazı durumlarda ceza gereklidir ama bu fiziksel ceza olmamalıdır.İlgisizlik onlar için en büyük cezadır.
**Köpeğinize gazete ile vurmayın. Daha sonra hiç bir neden olmadığını düşündüğünüz bir anda,hiç bir şeyden haberi olmadan, parkta gazetesini okuyan bir adama saldırabilir. Aslında bunun nedeni daha önceden, gazete ile olan kötü tecrübeleridir.
**Köpeğinizin henüz bilmediği komutları ona tekrar tekrar söylemeyin. Anlamanı bilmediği sözcükleri söyleyerek size itaatsizliği öğretmiş olursunuz. Bir komutu verdiğinizde komutu ne kadar çok tekrarlarsanız itaat hızı o kadar yavaşlar. Önce komutları nasıl öğretebileceğinizi öğrenmelisiniz.
**Bebek köpeğinizi gereğinden fazla kucağınıza almayın, sıkıştırmayın, mıncıklamayın. Ellinizden ve kucaktan korkmasına neden olabilirsiniz.
**Köpeğinizi her size gelip oyun istediğinde oyuna başlamayın. Sizi dürtebilir, oyuncağını burnunuza doğru sallayabilir, havlayarak sizi kaldırmaya çalışabilir. Bunlara aldanmayın ama asla bu isteğini de göz ardı etmeyin. Oyun isteyen bir köpeğiniz varsa bu onun sıkıldığı anlamına gelir ve sıkılan bir köpek her türlü yaramazlığı yapabilir.
**Köpeğiniz enerjisini boşaltmadan evde uzun süreler yanlız bırakıp gitmeyin. Döndüğünüzde evinizin yeni dekorasyonu hoşunuza gitmeyebilir. Bazen de hiç zarar vermezler ama siz eve girdiğiniz andan itibaren bütün ilgiyi isterler . Köpeğiniz özellikle bebekse ve tuvaletini tutmayı öğrenmemişse kesinlikle uzun süre yanlız kalmamalı.
**Köpeğiniz sizden uzaklaşıyorsa peşinden koşmayın. Sizin peşinden geldiğinizi gördüğünde daha hızlı kaçmaya başlayacaktır.
** Köpeğinizle kaçıp kovalamaca oynamayın. İnsanları kovalamanın oyun olduğunu ya da kendisinin yanına yaklaşan bir kişiyi gördüğünde oyun için kaçmasını öğretmiş olursunuz. Tamamen avlanma içgüdüsü ile oluşan bu davranış ilerde bütün hareketli objeleri kovalama şeklinde karşınıza çıkabilir.
**Eğitim sırasında komutları yerine getirmediğinde aynı komut üzerinde ısrarcı olmayın. Farklı bir komut çalışıp daha sonra tekrar deneyin.
**Eğitim sürelerini uzun tutmayın. Köpeğin eğitim sırasında geçirdiği süre kısa ve keyifli olmalıdır ki bir sonraki eğitim vakti geldiğinde yine aynı keyifle çalışmaya başlasın.
**Köpeğinizi iyi sahip – kötü sahip ikilemine düşürmeyin. Evde birden fazla kişi yaşıyorsanız, köpeğin hepinizin sözünü dinlemesi gerekir. Bunu sağlamak için koyulan kurallara bütün aile bireyleri uymalı ve köpeğe karşı aynı tutarlılık ve ağız birliği ile yaklaşmalısınız. Farklı yaklaşımlar köpeğin kafasının karışmasına neden olur.
**Asla köpeğinizin ev içinde tek kişiye bağımlı olmasına izin vermeyin. Bazı ırk köpekler sahip olarak gördükleri kişiyi o kadar benimserler ki evin diğer üyelerine karşı ciddi tavır alırlar. Sürekli onun yanında dolaşır, onu evin geri kalanından ve dış dünyadan korumaya çalışır. Hayattaki tek gayesi bu olur. Hatta o kadar ileri gider ki kimse o kişiye elini bile uzatamaz ya da sesini yükseltemez. Köpeğin bu hale gelmesi için asosyal ya da diğer kişilerden kötü muamele görmüş olması gerekmez. Sahibi olmadığında herkes ile geçinir ama sahibi geldiğinde sanki başka bir köpek olur,her kese karşı düşmandır, onun için sadece sahibi vardır.
**Köpeğinizi kandırmayın. Kesinlikle anlarlar ve size olan güvenleri kırılır. Köpeğinizi çağırıyorsunuz ve ve ne derseniz diyin gelmiyor. Bir oyuncak ya da mama gösterip gel dediğinizde, geliyorsa sakın o ödülü vermemezlik etmeyin. O kadar çağırdım gelmedin şimdi bir de ödül mü bekliyorsun gibi üstüne de bir de azar işitirse, bir daha çağırdığınızda gelmesini de beklemeyin.
**Günün 24 saati birlikte olmayın. Ayrılık endişesi denilen psikolojik sorunun en büyük nedeni yanlız bırakılmaya alıştırılmamalarıdır.
**Yemediği mamasını sürekli olarak önünde bırakmayın. Hem , her an ulaşabileceğini bilmek onu daha da iştahsız yapacaktır, hem de eğitimleriniz sırasında aç olduğundan emin olamazsınız.
**Masadan yemek vermeyin. Dilenciliğe alışır. Eğer yeterince sabırlı bir köpek değilse yemek sırasında üstünüze ve masaya çıkmaya çalışır.
**Yemediği zaman mamasının üstüne değişik yemekler karıştırmayın. Yemediği için mamasına değişik yemekler karıştırırsanız sürekli mamanın üstüne değişik tatlar istemeya başlar.Hatta bir süre sonra sadece içine karıştırdığınız yemeği isteyip kuru mamayı redetmeye başlayabilir. Bunun yerine mamasını bitirdikten sonra değişik bir mama ile ödüllendirebilirsiniz.
**Kendiniz için yaptığınız yemeklerden yedirmeyin. Bizim yediğimiz her gıda köpekler için uygun değildir. Hatta bazıları toksit zahirlenme ile ani ölümlere neden olabilir. Kuru mama vermek istemiyorsanız köpekler için uygulanan değişik beslenme şekillerini uygulayabilirsiniz.
**Köpeğinize haşlanmış tavuk, hindi, kuzu gibi hayvanların kemiklerini vermeyin. Sindirim sistemi sorunlarına hatta ölümlere neden olabilir.
Beslenme ve hastalık konuları her ne kadar direk eğitimle ilgili gibi görünmese de aslında eğitimle yakından ilgili bir konudur. Hasta olduklarında tıpkı evdeki diğer kişilere de yapacağımız gibi ona olan tavırlarımız değişir ve onlar bunu hemen farkeder. Bu da bazen davranış sorunlarına varan sonuçlara neden olur. Hiç bir sorunu olmadığı halde ayağı sakat numarası yapan köpekler görmüşsünüzdür mutlaka J bununla birlikte bir ağrısı olan köpek eğitime konsantre olamaz.
**Tamamen isteksiz ve halsiz duran bir köpeği, hiç bir şey için zorlamayın. Öncelikle bir sağlık sorunu olup olmadığını öğrenmek için veteriner kontrolünden geçirin.
Bu konular basit gibi görünen,çok önemsenmeyen ama aslında köpek yetiştirmenin püf noktaları olan konulardır. Yaptığımız bu hatalar nedeniyle ileride ciddi davranış sorunları sergilemeye başlayan köpekler, başa çıkılamadığı için bazen sokağa bırakılmakta ya da sahip değiştirmektedir.
Köpeğimizin hayatının değeri ile bizim hayatımızın değerinin bir olduğunu, farklı dilleri konuşan iki yabancı olduğumuzu, biz öğretmediğimiz taktirde bizim dilimizi öğrenemeyeceğini ve bizim de onun dilini öğrenmemiz gerektiğini unutmadan, onun da gereksinimleri olduğunun ama bir insan olmadığının bilincinde olarak, büyüdüğünde öğrenir diyip doğru yaklaşımları ertelemeden, vaktinde müdahale ile yola başlarsak üstesinden gelemeyeceğimiz zorluk hemen hemen yoktur.
Not: hemen hemen dememin nedeni, bazı kaltsal hastalıklar, mental sorunlar ne yazık ki kalıcı olabilir. İlaç tedavisi gerektirebilir. Uzun çalışmalar sonucunda bile düzelmeyen köpekler olabilir.
Bazı davranış sorunlarını da “İstenmeyen Davranışlar, İçgüdü mü Sorun mu” başlığında bulabilirsiniz.
Neşe Öztürk

28 Ağustos 2008 Perşembe

Köpekler İçin Birkaç Oyun


Köpeğimi Nasıl Yorabilirim Diyorsanız, Köpeğiniz İçin Birkaç Oyun :))

Ne yazık ki günümüz şartlarında baktığımız köpeklerimizi gezdirmek için çok uzun zamanlar ayıramayabiliyoruz. İşden ya da okuldan yorgun geliyor, üstüne bir de evdeki bazı işleri halletmemiz gerekiyor, yemekdi, ortalıkdı derken..... Bazen de rahatsızlık, sakatlık gibi durumlar gündeme gelebiliyor. Hal böyle olunca köpeğe ancak bir tuvalet molası kadar zaman kalıyor. Yorgun argın dışarı çıkıyorsunuz, tuvaletini yapsa da içeri girsek diye gözünün içine bakıyorsunuz. Ama onun derdi başka, oyun oynamak, gezmek, evde yatarak geçen tüm günün enerjisini boşaltmak istiyor. Sizin bütün gün dışarıda yorulduğunuzu ya da rahatsız olduğunuzu nereden bilsin? Bazen de o kadar hiper aktif bir köpek oluyor ki, saatlerce yürüyüş onu yoramıyor. Bebekler özellikle uyku satlerinin dışında sürekli aktiftirler.
Bu gibi durumlarda siz kendinizi daha fazla yormadan onun enerjisini boşaltmanın yollarını ararsınız. Çünkü aksi halde evinizin başına gelecekleri daha önce görmüştünüz!

**Önemli: Köpeğimizi yürüyüşe çıkarmak sadece onu yormak ve tuvalet ihtiyacını gidermeyi değil, onun etrafını tanıması, yeni ve eski kokuları alarak etrafdaki canlılarla ilgili bilgi edinmesi, sosyalleşmesi, kas ve zihin gelişiminin sağlanması gibi köpekler için çok önemli günlük aktiviteleri de içerir. Ne olursa olsun, ne kadar yorgun olursanız olun hiç değilse bir yarım saatinizi yürüyüşe ayırmanız gerekir.
Dışarı çıktınız yürüdünüz, yürüdünüz siz yoruldunuz ama köpeğiniz hala etrafa bakınıyor,eve gitmek istemiyor. Bazen köpeklere enerjilerini atmak için bu düz yürüyüşler yetmez, özellikle hiperaktif bir köpeğiniz varsa! Yürüyüşler dışında onu yormanın başka yollarını da bulmanız gerekir. Kendi köpek arkadaşları olmalı, onlarla oynamalı, enerjisinin büyük kısmını onlarla atmalı. Sürekli insanlarla olması doğru değildir ama eğer her zaman bir arkadaş bulamıyoruz, evde de hiç durmuyor diyorsanız hem dışarıda hem içeride enerjisini atmasına, bedeniyle birlikte zihnini de yormasına yardım edecek bir kaç oyun tavsiyem var.

koş getir
Koş-getir: bu oyunu oynamak için köpeğinizin ilgi duyduğu bir objeyi seçin, top olabilir ya da sevdiği başka bir oyuncak. Atıp size doğru getirmesini bekleyin,tekarar atın. Bu oyunu köpek oyuncakları satan bir mağazadan alacağınız firizbi ile de oynayabileceğiniz gibi, bir yoğurt kapağını firizbi gibi kullanarak da oynaya bilirsiniz.

Sakla-bul: yine sevdiği bir objeyi geniş alanda ya da ev içinde bir yere saklayın. Saklamadan önce objeyi elinizde görmesini ve koklamasını sağlayın ama sakladığınızı görmesin. ilk başlarken kolay bulabileceği yerlere saklamak gerekir ki şevki kırılmasın ve başarı duygusu ile daha severek oynasın. Sakladığınız objenin yerini belli edecek şekilde kazma, havlama ya da bakma gibi hareketler yaparsa yine de kabul edin ve onu ödüllendirin. Daha sonra bul ya da ara gibi bir komut da ekleyebilirsiniz. Bulduğu zaman ona ödül verin.
Yine aynı oyunu oyuncağın ya da mamanın üstüne bir obje kapatarak da oynayabilirsiniz mesela bir kova, konserve kutusu gibi.

Saklambaç: dışarıda ya da evde saklanabileceğiniz dolap içi, koltuk ya da çalı arkası gibi yerlere saklanarak bekleyin, sizi aramaya başlayacaktır, eğer sizden uzaklaşırsa hafif bir ses çıkarın. Bulduğunda ödüllendirin.

-Dikkat! Bu oyun, köpeğiniz iyi eğitimli değilse ve kalabalık bir bölgede oturuyorsanız, dışarda oynamak için uygun değildir.

baloncuk yakalama
Baloncuk yakalama:
biraz sıvı deterjan ve küçük bir halka ile bu oyunu kolayca hazırlayabilirsiniz. Hazır satılan şekilleri de var piyasada. Deterjanlı sıvıya halkayı batırıp çıkarın ve halkanın ortasına doğru üfleyin, çıkan baloncukları yakalamaya çalışırken çok eğlenecek.

Engellerden atlama: bu oyunu da hem evde hem dışarda rahatlıkla oynayabiliriniz. Evde bir marangozdan alacağanız 5cm eninde ve 1metre uzunluğundaki bir çıtayı kullanarak ona, üstünden atlayabileceği bir engel oluşturabilirsiniz. Engeli önce yere yakın tutmalısınız,üstünden atlamaya alıştıkca azar azar yerden yüksekliğini artırabilirsiniz. Çıtayı yerden yükseltmek için çeşitli malzemeler kullanabilirsiniz, mesela kitapları üst üste koyarak ve yavaş yavaş yeni kitaplar ekleyerek bunu yapabilirsiniz. Sandalyeleri birleştirerek de engel oluşturabilirsiniz. Dışarıda bu oyunu banklarla ya da çit bitkileri ile oynayabilirsiniz.

yüzme
Suyla oynamak - yüzmek: Bir bahçeniz varsa ve köpeğiniz suyu seviyorsa,tazzikli suyla onu koşturabilirsiniz. Özellikle sıcak yaz günlerinde çok severek oynayacakları bir oyundur. Denize yakın bir bölgede oturuyorsanız denize girip yüzmesini sağlayabilirsiniz. Bu şekilde hem yorulur hem de çok iyi bir egzersiz yapmış olur. Denizde top oynamak çok hoşlarına gidecektir. Öncelikle suya girmeye alışmış ve gel komutunu öğrenmiş olmalı.
-Dikkat! Eğer köpeğinizin bir eklem sorunu varsa tazzikli su oyunu uygun olmayabilir, ani dönüşler ve ıslak alanda yapılan hızlı hareketler eklemlerine daha fazla zarar verebilir ancak denizde yüzmek özellikle eklem rahatsızlığı olan köpekler için tavsiye edilen bir egzersizdir.

ipli top
Ucuna ip bağlanmış toplar. Çocuk oyuncakları satan mağazalarda futbol topu büyüklüğünde ucuna ip bağlanmış toplar satılır. Bu topları ya siz bir ucundan tutarak ya da ipini bir direğe ya da tavana top yere değmeyecek şekilde yüksekten bağlayarak oynamasını sağlayabilirsiniz. Eğer böyle bir oyuncak bulamadıysanız aynısını kendiniz de yapabilirsiniz. Oyuncakcılarda bulabileceğiniz bir peluş topa yapı marketlerde satılan halatlardan 1-1.5 metre kadar alarak dikebilirsiniz.

Uzaktan kumandalı küçük oyuncaklar. O oyuncağı kovalarken siz sadece kumandayı tutarsınız.

Kong: Köpeğinizin mama yerken de eğlenerek meşgul olmasını sağlayabilirsiniz. Kong içine mama koyulabilen sert kauçuktan bir oyuncaktır. Yere düştüğünde gürültü çıkarmaz, bazı oyuncaklar çok ses çıkarır ve köpekler de bu sesden huzursuz olarak oynamak istemezler. Mamayı içine koymadan önce kaşar peyniri ile ısıtarak birbirine yapışmalarını sağlarsanız çıkarması daha da zor oluyor ve bu da daha çok efor harcamaları anlamına geliyor. İçine mama koymadan da severek oynadıkları bir oyuncaktır kong, ağızlarına alıp yere attıklarında zıplayıp uzaklaşıyor ve peşinden koşup tekrar yakalamaya çalışıyorlar.

Köpekli sporlar: Bir çiftlikte prosefyonel eğitmenler eşliğinde, agility, frisbee, flyball, doggy dancing gibi aktiviteler yapabilirsiniz. Bu aktiviteler köpeğinizi hem bedensel hem de zihinsel olarak yorarken aynı zamanda köpeğinizle aranızdaki iletişimi, köpeğinizin size daha çok odaklanabilme becerisini de geliştirir.




**Eğer şehir içinde yaşıyor ve köpeklerinizi oynatacak yeşil alan bulamıyorsanız belki yaz aylarında yakınlardaki bir okulun bahçesini ya da kışın daha az kullanılan kapalı basket sahalarını kullanabilirsiniz.

Köpeğinizi yorarken hiç bir zaman “sadece” yormayın. Mutlaka zihinsel gelişimini destekleyecek oyunlar oynatın. Köpeğin sakinleşmesinde, zihinsel yorgunluk bedensel yorgunluktan çok daha etkilidir ..

Neşe Öztürk

9 Ağustos 2008 Cumartesi

Başarılı bir eğitimin 12 temel kuralı

Başarılı bir eğitim için 12 temel kural

1-Hedef belirleyin; eğitime başlarken yada yeni numaralar öğretmeye başlarken bir hedef belirleyin,yapılan çalışmaları not alın. Böylece gelişimini takip edebilirsiniz.

2-Gerçekci olun;
köpeğin daha önce bir ortamda öğrendiği davranışı, ilk defa çalıştığınız değişik ortamlarda hemen ortaya koymasını beklemeyin.

3-Sevecen olun;
köpeğinize kendisinden neler beklediğinizi pozitif yöntemlerle öğretin.

4-Fiziksel cezadan kaçının;
köpeğin gelişim döneminde fiziksel cezalar uygulamak eğitimin gerilemesine neden olur.

5-Etkili ve zamanında ödüllendirin;
doğru davranışlar sergilediğinde yerinde ve zamanında ödüllendirin. Kafasını okşamak hoşuna gider ama çoğunlukla yeterli olmaz. Ona verecek lezzetli mamalar ve oyuncaklar her zaman elimizin altında olmalı.

6-Cömert olun;
doğru davranışları her zaman bol bol ödüllendirin ve beklenmedik doğru hareketleri de her zaman oyuncak, mama, sevgi ile ödüllendirin. Ona, onun farkında olduğunuzu hissettirin.

7-Sık çalışmalar yapın;
kısa süreli sık çalışmalar yaparak davranışın yerleşmesini hızlandırabilirsiniz. Uzun süreli çalışmalar sıkılmasını sağlayabilir ve bir sonraki çalışmaya daha isteksiz başlamasına neden olur.

8-Sabırlı olun;
her köpeğin öğrenme hızı farklıdır ve genelde bizim beklediğimizden yavaş öğrenirler. Köpeğinize karşı sabırlı olun ve öğrenme aşamasında her zaman ona yardım edin.

9-Planlı ve yaratıcı olun;
köpeğimizin başarıya ulaşması için kavrayamadığı hareketleri öğretmek için değişik yöntemler deneyin. Yapamıyor bu hareketi diye bırakmaktansa, eğitimi, onun yapabileceği küçük parçalara bölün.

10-Olumlu olun;
köpekler hep daha fazlasını öğrenmek isterler, doğru şekilde ilgilenirsek ona doğruları vakitli olarak, yanlışları o kendiliğinden öğrenmeden önce öğretebilirsiniz. Bazen eğitim devam ederken davranışlar gerileme gösterebilir, bu gibi durumlarda moralimizi bozmadan devam etmek ve köpeğe stres yüklememek çok önemlidir.

11-Sağlık sorunlarına dikkat edin;
köpeğinizin, eğitimlere başlamadan önce, eğitime engel bir sorunu olmadığından emin olun. Kalça sonu olan bir köpekten atlayıp zıplamasını bekleyemezsiniz.Ya da o gün için keyfi yerinde değilse eğitime zorlamamalısınız.

12-Köpeğinizin vereceğiniz eğitime uygun olduğundan emin olun;
köpeğinize yapamayacağı hareketler öğretmeye çalışmak her iki taraf için de hayal kırıklığı olacaktır. Mesela daha küçük bir bebeğin bütün gün tuvaletini tutmasını, bir st.bernard'ın agility yapmasını ya da bir border collienin uzun süreler hareketsiz kalmasını, eklem rahatsızlıkları olan bir köpeğin itaatlere uymasını beklememelisiniz.


Neşe Öztürk

6 Ağustos 2008 Çarşamba

Eğitimde Doğru Bilinen Yanlışlar

Eğitimle ilgili ne yazık ki çoğu kişinin kafasında soru işaretleri vardır. Bazen soru işaretleri doğru bir şekilde cevaplanırken bazen de çok yanlış şekillerde cevaplanmakta ve bu yanlış cevaplar, kişileri yanlış hareket etmeye yöneltmektedir.
Çok sorulan bazı soruların doğru cevaplarını bu yazımda bulabilirsiniz.

Birinci yanlış: Eğitime 6 aydan önce başlanmamalıdır!

Doğrusu; Bilinçli üreticiler bebek 4 haftalık olduğunda onları değişik obje, ses ve kişilerle tanıştırmaya başlayarak eğitime başlamış olurlar. Bebeğimiz 8–9 haftalık olup da eve geldiğinde eğitimlere, prosefyonel bir eğitmen danışmanlığında hemen başlanmalıdır. Bu şekilde bebeğimizde istenmeyen davranışlar oluşmadan engellenebilir.


İkinci yanlış: Eğitim; itaat eğitimi ile başlar ve itaat eğitimi yeterlidir!

Doğrusu; İtaat eğitiminden önemli ve öncelikli eğitimler vardır. Örneğin; davranış ve karakter eğitimi! İlk bebeklik aylarında bu eğitimlerle eğitime başlamak gerekir. Bu eğitimleri alan her köpek daha sonra diğer eğitimleri çok daha kolaylıkla alır.


Üçüncü yanlış: Sosyalleşme eğitimi her ayda yapılabilir!

Doğrusu; Sosyalleşme eğitimi verilmesi gereken en önemli ve öncelikli eğitimdir.4. ayının sonuna kadar mutlaka doğru bir şekilde verilmelidir.


Dördüncü yanlış: Eğitimlere köpek sahibi hiç katılmasa da olur, eğitmenin köpeği eğitmesi yeterlidir.

Doğrusu; Eğitimler sahiplerin de eğitime birebir katıldığı, köpeğin kendi ortamlarda yapılmalıdır. Sahipler eğitimin 4/3 lük kısmına mutlaka katılmalıdır. Böylece eğitimin nasıl yapıldığını öğrenme şansı olur ve daha sonra eğitimin unutulması gibi bir durum söz konusu olmaz.


Beşinci yanlış: Bebek 6 aylık olmadan dışarı çıkarılmamalı kimse ile görüştürülmemelidir.

Doğrusu; Bebeğimiz eve geldiği andan itibaren güvenli ortamlarda diğer canlı ve cansız objelerle tanıştırılmalıdır. Eğer dışarıya çıkaramıyorsak evimize ya da diğer aşısız köpeklerin giremediği alanlarda, aşılı köpeklerle ve başka hayvanlarla güzel duygular hissedeceği şekilde tanışmasını sağlamalıyız. Mümkün olduğu kadar çok obje ve canlı ile tanışması gereken bu dönemi, evde ya da kapalı bir ortamda yalnız geçirmesi, ileride köpeğimizin ya çok korkak ya da çok saldırgan olmasına neden olabilir.


Altıncı yanlış: Eğitimde fiziksel ceza kullanmazsak köpeğimiz bizi otorite olarak kabul etmez!

Doğrusu; Köpekler fiziksel ceza uygulamadan da eğitilirler, kendimizi otorite olarak göstermenin yolu fiziksel ceza değildir. Fiziksel ceza sadece aradaki güven ilişkisini zedeler ve korku ile itaat etmesini sağlayabilir. Oysa onun sahibi sizsiniz. Yemeğini veren, gezmeye çıkaran, ödüllendiren, arkadaşlarıyla buluşturan, her türlü ihtiyacını karşılayan sizsiniz. Doğru zamanda doğru davranarak ona otoritenin kim olduğunu öğretmek mümkündür.


Yedinci yanlış: Köpeğim havladığında "hayır” diye bağırmalıyım ve her havladığında bakmalıyım!

Doğrusu; Köpeğimiz havladığında "hayır” diye bağırmak ve her havladığında yanına gitmek onun bu davranışını engellemez, aksine teşvik eder,pekiştirir. Bağırmanızda anlayacağı şudur, "sahibim de benimle havlıyor, ne güzel o zaman devam edebilirim"

Yanına gitmeniz ise "tamam bu taktik işe yarıyor, onu her yanımda istediğimde havlamalıyım, şu anda yaptığım şeyi yapmamda bir sakınca yok.” Gördüğü her ilgi, ceza şeklinde de olsa onu teşvik edecektir.


Sekizinci yanlış: Yavru köpeğimiz yanlış bir şey yaptığında onu ensesinden tutarak silkelemeliyiz, çünkü annesi de böyle yapar.

Doğrusu; Anne köpekler ASLA yavrularını enselerinden tutup silkelemezler. Anne köpekler bebeklerini taşımak istediklerinde gövdelerinin tamamından tutup taşırlar. Bebeğinin yapmasını istemediği bir hareket olduğunda onu boynundan tutup yere yatırıp sabit durması dolayısı ile itaat etmesi için tutar. Bu canını yakmaktan öte hareketlerini kısıtlamaya yönelik bir harekettir. Silkelemek, köpeklerin avlarını parçalamak için yaptığı bir harekettir.


Dokuzuncu yanlış: Bizim görmediğimiz zamanlarda yaptığı hataları (çiş kaka yapmak, bir şeyleri parçalamak gibi) biz daha sonra görünce cezalandırırsak neden ceza verdiğimizi anlar.

Doğrusu: Kesinlikle neden cezalandırıldığını anlayamaz. Son yaptığı hareketi cezalandırdığınızı düşünür. Diyelim ki siz evde yokken kaka yaptı ve siz geldiğinizde o yatağında rahat rahat uyuyordu. Siz kakayı gördünüz ve kızmaya başladınız. Son yaptığı hareket yatağında yatmak olduğu için bunu cezalandırdığınızı düşünerek bundan sonra sizi yatağında karşılamayacak hatta normal zamanlarda yatağına yatmak da istemeyecektir.


Onuncu yanlış: Kakasına, çişine burnunu sürterek yaptığı hatayı gösterebilirim.

Doğrusu; Kakasına çişine burnunu sürterek, sizin yanınızdayken çiş kaka yapmaktan korkar hale getirebiliriz bebeğimizi. Bu hareket kakasını çişini yanlış yerlere yapmaktan vazgeçirmeyeceği gibi artık sizin görmediğiniz gizli noktalara yapmaya başlamasına neden olacaktır. Bunun yerine yaptığı hatayı görmezden gelip, çok iyi bir temizlik yapıp, doğru yere yaptığında ödüllendirirsek, o zaman hedefimize ulaşabiliriz.


Onbirinci yanlış: Köpekler 2 yaşından sonra eğitilemezler!

Doğrusu; Köpekler doğru tekniklerle, eğer çok ileri yaşlarda değillerse ve çok yerleşmiş ileri davranış sorunları yoksa tabi ki eğitilebilirler. Almasını istediğimiz eğitimin türüne göre değişse de, temel itaati kolaylıkla alabilirler.


Neşe Öztürk

5 Ağustos 2008 Salı

Tuvalet Eğitimi (Yavru ve Yetişkin Köpeklerde)


Tuvalet eğitimi, bir köpek ile sahip arasındaki ilişkiyi en çok zorlayan ve sahiplerinin onlardan vazgeçmesine neden olan en büyük sebeplerden biridir. Bu yüzden yazıyı detaylı tutmaya çalıştım ve haliyle uzadı. Umarım sıkılmadan okursunuz.
Bebek köpekler tuvaletlerini uzun süre tutacak kas gelişimine sahip olmadıkları için sık sık tuvaletlerini yapma ihtiyacı duyarlar. Bu onların en doğal ihtiyacıdır. Burası sahibimin en sevdiği halı ya da yattığı yatak,buraya yapmamalıyım diye düşünemezler. İnsanlarla iletişim kurmayı bile öğrenmemişken tuvaletini ilk günden doğru yere yapıyor olmasını beklemek hayal olur. Nereye yapmaları gerektiğini bizim onlara öğretmemiz gerekir.
Köpeğimizi bilinçli bir üretciden almışsak işimiz biraz daha kolaydır, bilinçli üreticiler anne bebek ilişkisine önem verir ve annenin bebeğini eğitmesi için ortam sağlarlar. Anne köpekler bebeklerine 2.5-3. ayları dolana kadar, ileride hayatlarını idame etirebilecekleri pek çok şey öğretirler. Bunlardan biri de tuvaletlerini nereye yapacaklarıdır.Tuvalet yeri yuvadan uzak olmalıdır, yuvaya yakın yerlerdeki kokular düşmana açık davetiyedir çünkü. Bu yüzden köpeklerimizi aldığımız yerlere dikkat etmek gerekir.

Tuvalet eğitimi aşama aşamadır ve bebek eve geldiği andan itibaren başlanmalıdır. Öncelikle ilk geldiğinde evde uygun yere alıştırmak, sonra dışarıya alıştırmak, sonra tuvaletini haber vermeyi öğretmek ve son olarak biz onu çıkartana kadar tutmasını öğrenmek!

*Köpeğimiz eve geldiğinde onun tuvaletini yapacağı alanı belirleyin. Bu alan mümkünse evin içinde olmamalıdır. Köpekler evin içini, tuvalet yapacağım yer ya da yapmayacağım yer diye ayırmakta çok zorlanırlar. Onlar için evin içi içidir dışı da dışı. İlk tavsiye edebileceğim bulabiliyorsanız güvenli bir dış mekandır, mesela daha önce hastalık taşıma riski olan bir köpeğin girmediği kendi özel bahçeniz ya da belki dışarıdan köpek giremeyen yeşil alanlar gibi... Eğer güvenli olacağını düşündüğünüz bir dış mekan yoksa o zaman evde ama evin dışı sayılabilecek bir alan olan balkona tuvalet yeri hazırlamalıyız. Bunun için benim şahsi önerim hazır çimlerden almanız. Çoğunlukla uygulanan gazete yöntemi ne yazık ki dışarı çıkma dönemi geldiğinde köpeğin bocalamasına ve evde istenmeyen kazaların olmasına neden olmaktadır. Balkonda bir tahta kutu içine yerleştireceğiniz hazır rulo çimler bu iş için daha uygun olacaktır. Böylece köpeğiniz dışarıya çıkmaya başladığında da yine aynı zemini bulup kolayca tuvaletini yapacaktır. Eğer çim bulmak sorun olursa aynı yöntemi küçük çakıltaşları ile de uygulayabilirsiniz. Burada dikkat edilmesi gereken bir detay var, oluşturduğunuz alan çok küçük olmamalıdır. Bazı köpekler tuvaletlerini dolaşarak yapmayı severken kimi denge kurmakta zorlanarak yürüyerek kaka yapmaya çalışır, bazıları da çiş ve kakayı yanyana yapmayı istemez. Yeterli alanı bulamasa tuvaletinin bir kısmını dışarıya yapacaktır.
*Mama ve suyunu düzenli saatlerde verip,tuvalete düzenli olarak çıkarın.
Köpeğinizi takip etmeniz çok önemlidir. Ne sürelerle tuvaletini yaptığını tesbit edip o sürelere göre gecikmeden çıkartmanız istenmeyen kazaları önleyecektir. Diğer yandan bazı köpekler suyu ''hobi'' :) olarak içerler, su kabında su kalmayıncaya kadar içmeye çalışırlar. Bu, onların ihtiyacı olduğundan değil bunu eğlenceye çevirmiş olmasındandır çoğunlukla. Yine de fazla su tüketmesine neden olacak bir rahatsızlığı olup olmadığını kontrol ettirdikten sonra suyu kontrollü olarak vermek doğru olur. Suyu kontrolü derin derken bunu kastediyorum, yoksa köpeği susuz bırakarak tuvalet eğitimi vermeye çalışmak tuvalet eğitimi vermek değildir.
Mama konusu da aynı şekilde düzenli verilmelidir. Mama yemiyor ya da büyüme döneminde ne kadar istiyorsa o kadar yesin diyerek mama dolu kap önünde bırakılmamalıdır. Bu davranış hem mama yeme alışkanlığını bozar hem de tuvalet eğitimininin doğru ilerlemesini engeller.

köpeklerde kafes eğitimi
*Tuvalet eğitiminde en güvenilir yöntem kafes yöntemidir. Bazı kişilere kafes diyince “olmaz,ben bebeğimi kafese koyup hapsedemem” diyorlar ama kafes, doğru eğitimle, onlar için bir hapisane değil güvenli alan haline gelir.Tuvalet eğitimi kafes yöntemi ile yapılırsa,bu dönem hem köpek hem de köpek sahibi açısından en sorunsuz şekilde atlatılabilir.
Köpekler yattıkları yere içgüdüsel olarak tuvaletlerini yapmazlar. Bu nedenle içinde yatağı olan bir kafese de tuvaletlerini yapmazlar. Bazı istisnai durumlarda tersi de olabiliyor ancak bu çok az rastanır bir durumdur. Annesinden temizlik eğitimi almayan bir bebek ya da uzun süreler kapalı bırakılıp olduğu yere tuvaletini yapmaya mecbur kalmış köpekler bazen bunu yapabiliyorlar.
*Kafes eğitimine başlarken öncelikle yapılması gereken,köpeğin kafesi bir ceza yeri gibi değil de yatıp uyuyabileceği kendi bölgesi gibi görmesini ve benimsemesini sağlamaktır. Bunun için kafesi aldığınız ilk günden itibaren onun rahatca içine girip çıkabileceği bir yere koyun, kafese yaklaştıkca ve içine girip çıktıkca onu ödüllendirin. Kafesi çok geniş olmamalıdır. Aksi taktirde bir tarafa yatıp bir tarafa tuvaletini yapabilir. Kafes içinde mama ve su olmamalıdır. Su olmamalıdır çünkü asla gereğinden fazla kafes içinde bırakılmamalıdır. Aksi taktirde, tuvaletini içeriye yapma riski olur ve çok sıkılırsa tekrar kafese koyulmak istemeyebilir. Bu kafes uygulamasını sadece tuvalet için değil günlük yaşam için de kullanabilirsiniz. Kafese alışan köpekler yolculuk sırasında ya da kafese koyulmaları gerektiğinde sıkıntı çekmezler.
Dikkat: Kafes onu görebileceğiniz bir yerde olmalıdır. Köpeğinizi asla yaptığı hatalardan sonra kafese koymayın. Köpeğinizi çok uzun süreler kafeste yalız bırakmayın. Köpeğiniz kafesi çok sevebilir ve sürekli yatma yeri olarak kafesi tercih edebilir ama hiç bir zaman kafesi köpeğinizi evde devamlı duracağı yer olarak düşünmemelisiniz.

*Bebek köpekler her yemekten sonra,uykudan kalkınca ve oyun aralarında mutlaka tuvaletlerini yaparlar. Bu göz önünde bulundurularak,mamasını verip suyunu içtikten sonra tuvaletini yapması gereken yere götürüp bir kaç dakika beklemek ve yaparsa bol ödüllendirip evde serbest bırakmak gerekir. Evde serbest olduğu süre, tuvaletini yapma süresi de göz önünde bulundurularak, yarım saat, kırkbeş dakikayı geçmemelidir. Tuvalet tutma süresi uzadıkca bu süre de kademeli olarak uzar tabi. Bu serbest zaman oyun ve eğitimle değerlendirilmeli ve bu şekilde yavrumuzun hem zeka gelişimi hem de yorulup uykuya hazır hale gelmesi sağlanmalıdır. Bu çalışmalar evin değişik yerlerinde yapılmalıdır, önemli olan bütün evi kendi yuvası olarak görmesini sağlamak ve böylece tuvaletini yuvadan uzak bir yere yapma içgüdüsünü kullanarak eğitimi kolaylaştırmaktır. En son bir kere daha tuvaletini yapacağı yere götürülerek tuvaletini yapmasını bekleyip, tuvaletini yaptıktan sonra da kafesine koyarak dinlenmesini sağlayın. Eğer kafese koyduğunuzda,tuvaletini yapmış, suyunu içmiş ve bir ihtiyacı olmadığı halde ağlıyorsa duymazdan gelmeye çalışın, onunla ilgilenmeyin. Bir süre sonra uyuyacaktır, uyandığında ağlamasına fırsat vermeden, yanına giderek sakin sakin beklediği anda ödül verin ve çıkarıp tuvaletini yapacağı yere götürün, yapınca yine bol övgü ve ödül verin. Ödül konusunda kesinlikle cimri olmayın. Ve tekrar evde serbest bırakabilirsiniz. Her serbest zamanı mutlaka değerlendirin, her zaman eğitim çalışmanız gerekmez ama köpeğin sıkılarak etrafı tahrib etme davranışı geliştirmemesi için yönlendirmeler gerekir. Kendisi oyunlar oynayacağı zaman ona içine ödül mamaları koyulan oyuncaklardan verebilirsiniz, ayrıca kemireceği kemikleri ve çeşitli sesler çıkaran oyuncakları olmalıdır. Bazı oyuncaklarını saklayarak bulmasını sağlayabilirsiniz. Bu şekilde zeka gelişimine de katkı sağlamış olursunuz.
Bebek köpekler tuvaletlerini çok uzun süreler tutamayacakları için doğru yere tuvaletini yapmış olsa bile tekrar yapmak isteye bilir ve doğru yere yapmasını öğrenene kadar bir kaç gün, ev içinde bir kazaya mahal vermemek için hep gözümüz üstünde olmalıdır.
*Kafes eğitiminin dışında bir de köpeklere, yine benzer bir yöntem olan "alan kısıtlaması yöntemi" ile tuvalet eğitimi verilebilir.Yetişkin ama hala tuvalet eğitimi almamış bir köpeğimiz varsa yine alan kısıtlaması yöntemini uygulamalısınız.
Alan kısıtlaması diyince akla onu bir odaya koymak gelmemelidir. Mesela tasma ile bir yere bağlayabilirsiniz ya da onun ancak yatıp kendi etrafında dönebileceği genişlikte bir yer oluşturabilirsiniz. Bunu çocuk oyuncakları satılan mağazalarda satılan oyun bahçeleri ya da evdeki malzemelerle yapabilirsiniz. Dikkat edilmesi gereken yattığı zaman sizi görebiliyor olmasıdır.
Unutulmaması gereken,tasma ile bağladığınızda köpeğinizin tasmasını ya da etrafı kemirmediğinden, etrafında tasmasının dolanıp boğulmasına sebep olabilecek objerin olmadığından emin olmalısınız.
Uzun sürelerle bağlı kalmamalı ve bağlı olduğu sürede onu görebileceğiniz bir yerde olmalıdır.

Bazen tuvalet eğitimindeki yanlış uygulamalar ya da sahiplerin doğru yöntemleri kullanmamaları nedeniyle ileri yaşlara kadar tuvalet eğitimini alamayan köpekler olabilir. Olur ya köpeğinizi aşı dönemi boyunca hiç dışarıya çıkartmadız ve sonra dışarı yaptırmakta sorunlar yaşıyosunuz ya da "benim köpeğim küçük ırk evde ona hazırladığım yere yapmasında sakınca yok" diye düşündünüz ama daha sonra evin heryerine yapmaya başlayınca tuvalet eğitimi vermeye karar verdiniz. Tuvaletini eve yapmaya alışmış yetişkin köpeklerde dışarıya yapmaya karşı oldukca büyük bir direnç vardır. Bazen 24 saate kadar hatta daha uzun süreler tuvaletini tutan köpekler gördüm ne yazık ki. Bu konuda sabırlı olmak ilk şarttır. Sinirinizden ağlıyor olsanız da bunu köpeğinize yansıtmamalısınız.
En zor iş bu durumda olan sahiplere düşüyor. Nasıl öğreteceksiniz?
Köpeğimizle dışarıya çıktık ve köpeğimiz dışarıya tuvaletini yapmadı diyelim,saatlerce dışarılarda dolaşmamıza gerek yok.15 dakika tuvaletini yapmasını istediğimiz alanda bulunmamız yeterlidir. Eğer tuvaletini yapmadıysa eve gelip kısıtlı alan içine koymak gerekir. Kısıtlı alanda 15-20 dakika kadar kaldıktan sonra köpeğimizi alıp tekrar dışarı çıkarmalıyız. Yine bir 15 dakika kadar geçirdikten sonra yapmamışsa yine eve dönüp aynı uygulamayı yapmalıyız,tuvaletini yapmışsa onu bol bol ödüllendirip,keyifli bir yürüyüşe çıkabilirsiniz ya da eve dönüp onu serbest bırakabilirsiniz.
Yanlız burda bir hatırlatma yapayım, köpeğiniz tuvaletini yapınca ödülü abartın ama sevgi gösterisini çok fazla abartmayın. Bazen köpek sahipleri onca uğraştan sonra nihayet köpeği dışarıya tuvaletini yapınca o kadar seviniyor ki çığlık çığlığa köpeğine sarılıp öpmeye başlıyor,ne olduğunu analayamayan köpek korkuya kapılıyor ve bir daha sahibi önünde tuvaletini yapmakdan çekiniyor. Teşvik etmek isterken tam tersi oluyor.
*Tuvalet alışkanlığını yeni edinen köpeklerde önce saat başı,sonra 2 saatte bir ve artarak dışarı çıkarmak gerekir. Bir kere dışarıya yaptı diye bu bir daha eve yapmayacağı anlamına gelmez. Tuvalet eğitimi tam oturana kadar bir süre maksimum 3 saatte bir dışarı çıkarmaya devam etmeli ve 3 saatten sonra kontrollü olarak süreyi artırmalıyız.
*Köpeğimize dışarda tuvaletini yapmayı öğretmeye başladığımızda evdeki tuvaletini yapabileceği her şeyi ortadan kaldırmalıyız. Yani eskiden üstüne yaptığı çim, üstüne yapmaya alışık olduğu halı, gazete kaldırılmalı, balkona yapmaya alışmışsa balkon bir süre yasaklanmalı ve çok iyi temizlenmelidir.
* Eğer eve yaparsa kesinlikle ona kızmamalısınız. Bazen bir gazeteyi rulo yapın ve poposuna vurun derler ya da poposuna değil de yere vurun sesten korksun derler! Bazen pisliğine burnunu sürtün derler ki nasıl bir çağ dışı yöntemdir bu ve kim uygular bilmiyorum!! Bu son derece yanlıştır. Köpeği korkutabilirsiniz ama tuvaletini yapmasını engelleyemezsiniz, bu sefer gidip gizli yerlere koltuk arkalarına yapar tuvaletini. Ceza bir davranışın yok olmasını sağlamaz, davranışın yok olmasını söndürme dediğimiz teknik sağlar.Eğitimin hiç bir kolunda fiziksel ceza olmaması gerektiği gibi tuvalet eğitiminde de olmamalıdır. En büyük ceza onu görmezden gelmektir.

Son olarak şu önemli konuya değinmek istiyorum; çalışan insanlar köpek almak istediklerinde bunu yıllık izinlerini kullandıkları döneme denk getirmeliler. Çünkü tuvalet eğitimi dikkat, sürekli takip, zaman ve sabır gerektiren bir eğitimdir. Başında durmadığınız bir köpek tuvalet eğitimini doğru bir şekilde alamaz, eğitimin süresi uzar, yanlış alışkanlıklar gelişir ve sonuç iki tarafın da hoşuna gitmeyen bir şekilde olabilir. Eğer köpeğinizin tuvalet eğitimi ile ilgilenemeyecekseniz lütfen ilgilenebileceğiniz zamana kadar köpek almayın. Kolay gelsin :)
Neşe Öztürk

1 Ağustos 2008 Cuma

Eğitimi kim yapar?

Sürekli olarak eğitim için,köpeğinizle daha huzurlu yaşamak için tavsiyeler veriyorum,yollar gösteriyorum. Ama bu gün köpeğine eğitim aldırıp sonra umduğunu bulamayıp köpeğini vermeye kalkanlar için bir yazım var.
Eğitim dediğimizde aklımıza ne geliyor ve eğitimden beklentimiz nedir? Eğitimden beklentilerimiz hangi tür eğitim olursa olsun hep aynıdır,laf dinlesin,itaat etsin! Buraya kadar çok güzel ama,her ne kadar biz köpeklerimizle daha huzurlu yaşamaya çalışsak da acaba köpeğimiz bize uygun bir köpek mi? Mesela yoğun iş tempomuza uygun olmayan çok hareketli bir ırk almıişsak ve o enerjisini bitiremeden biz yerlerde sürünmeye başlıyorsak,aramızda doğru düzgün bir ilişki olmasını beklemek doğru olabilir mi?
Her köpek her kişiye uygun mudur,her köpek vermek istediğimiz eğitime uygun mudur, her köpek bakmaya çalıştığımız ortama uygun mudur, her insan köpek bakmaya uygun mudur gibi özellikleri göz önüne alarak köpek sahibi olmak ve eğitimlere başlamak gerekir. Aksi 42 numara bir ayağı 38 numara bir ayakkabına sığdırmaya çalışmaya benzer.
Ne kadar zorlasanız da olmaz. Ya köpekde sorunlar oluşmaya başlar ya sizde.
Her şeyin birbirine uygun olduğunu düşünüyorsanız o zaman, zaman kaybetmeden eğitimlere başlamalısınız. Ancak eğitim diyince aklımıza ne gelir?
Eğitim bir eğitmenin köpeğinizi alıp belli kalıplara sokması mıdır?
Elbette değildir.
Eğitim hiç bir şartta %100 garantili değildir,hele ki yanlış ortamda,yanlış kişilerle,yanlış fikirlerle,bize uygun olmayan karakterde bir köpekle hiç değildir. Hiç bir eğitimen köpeğinizi kendi başına eğitmemelidir.
Eğitmen size yol gösterendir.
Köpeğinizle doğru bir ilişki kurmak istiyorsanız bunun için çaba harcamalısınız. Bir yere yollayıp haydi bakalım sen piş de gel diyemezsiniz. Ya da evinize gelen bir eğitmene sen bunu adam et bana hazır ver,benim işlerim var, diyemezsiniz. Ya da eğitmenle birlikte zaman geçirip sonra onun dediklerini bir kenara itip kafanızdakileri uygulamaya koyamazsınız, hele ki ceza,dayak gibi seçenekleri düşünemezsiniz bile. Gerçekten istediğiniz ve her türlü sorumluluğuna hazır olduğunuz bir canlı sizin yapacağınız doğru ya da yanlış hareketlerle şekillenecek.
Eğitime başlarken kafanızdaki ön yargıları,fikirleri ve acabaları silmelisiniz.
Siz bu yola çıkmaya karar verdiyseniz 3 gün sonra vaz geçemeyeceğinizi bilmelisiniz. Çok uğraşıyorum ama olmuyor gibi bir mazeretiniz olmamalı,çok uğraştığınızı düşündüğünüz noktada hala bir şeyler yanlış gidiyorsa o zaman uğraşmanız gerektiği şekilde,size tavsiye edilen şekilde uğraşmıyorsunuz demektir.
Eğitimen size neler yapmanızı anlatır,sizi uyarır,doğruları gösterir,ama hiç bir zaman elinde sihirli değnek taşıyan bir sihirbaz değildir.
Sizin çabalarınız,sizin köpeğinizi,sizin istediğiniz gibi yapar. Köpeğimizin hareketlerine bakıp tıpkı bir aynaya bakar gibi kendimizi görebiliriz.


Lütfen siz de bana, eğitimden ve eğitmenden neler beklediğinizi, köpeğinizi eğitime vermiş iseniz beklentilerinize ulaşıp ulaşmadığınızı ve olumlu ya da olumsuz sonuçlar üzerinde düşündüğünüz nedenleri info@pozitifim.net mail adresine yazın.
Hep birlikte değerlendirelim.
Sevgi ile kalın,

Neşe Öztürk

22 Temmuz 2008 Salı

Köpekler Bize Ne Anlatır? Yatıştıran Beden Dili


Yatıştıran beden dili

Köpeklerin hangi hareketi neden yaptığı tam olarak bilinemese de bazı hareketlerle bizi ve etrafındaki diğer köpekleri yatıştırmaya, bazılarıyla ise uyarmaya çalıştıklarını biliyoruz.

Bu yazıda yatıştıran beden dilini kısmen ele alacağım.

Eve gelirsiniz, köpeğiniz yerde sırt üstü yatmış sizi bekliyordur ya da kuyruk kısık, kulaklar geride, başı önde yan gözlerle size bakmaya çalışıyordur.

"Ah kerata gene ne muzurluk yaptın sen, bak bir hata yapmış hatasını da biliyor görüyor musun" deriz.

Oysa olan şudur; siz daha önce eve geldiğinizde onun bir hata yapmış olduğunu görürsünüz ve belki de saatler önce yapmış olduğu bir şey için kızarsınız. Belki tuvaletini yaptı diye belki bir yerleri kemirdi diye kim bilir? O da bilemez neden kızdığınızı. Sadece eve geldiniz ve ona o an yaptığı şey için kızdınız. Algıladığı budur!

O, bu hareketinizden siz eve geldiğinizde ona kızacağınızı öğrenmiş olur. Siz eve geldiğinizde ona kızdığınız için daha sonraları sizi kapıda yatıştıran beden dili ile karşılamaya başlar. Aslında yaptığı hatanın farkında değil, çünkü hatalar ilk bir kaç saniye içinde farkedilirse düzeltilebilir, üstünden saatler geçtikden sonra ona kızmanın hiç bir anlamı yoktur. Bu olay bir kaç kere tekrarlanırsa eve geldiğinizde kızacağınıza şartlanır ve sizi sakinleştirmeye çalışır. Hasbel kader bir yaramazlık da yapmışsa bu hareketi o yaptığı yaramazlığa bağlarız.

Köpeğinizin burda yaptığı ona kızmamanız için sizi sakinleştirmeye çalışmaktır sadece, suçunu bildiği için saklanmaya çalışmak ya da şebeklik yapmaya çalışmak değildir. Dillerini kullanıp "Ne hata yaptığımı anlayamıyorum, neden kızdığını da anlayamıyorum ama ben iyi bir çocuğum, lütfen bana kızma" diyemedikleri için, tek bildiği dil olan beden dili ile bizi sakinleştirip onlara kızmamamız için ricada bulunurlar, tıpkı yavru köpeğin anne köpeğe yaptığı gibi..

Bunun gibi insanlar tarafından anlaşılamayan ya da yanlış anlamlar yüklenen bir çok şekilde kendilerini bize anlatmaya çalışırlar.

İnsanların yaptığı en büyük hata köpekleri insan yerine koymaktır. Yaptıkları hareketleri insanların yaptığı hareketlerle kıyaslayıp insani anlamlar verirler, böylece iletişim hataları doğar.

Onun dilini öğrenmek onunla iyi bir ilişki kurmamızı, onu duygusal açıdan daha iyi anlamayı hem de olası bir problemi erken farkederek önleyebilmemizi sağlar.

Köpeklerle ilk tanışma sırasında genellikle çoğumuzun köpeğe doğru eğilir ve başının üstünü okşamaya çalışırız.

Bu çok yanlış bir mesaj verir köpeğe. Bu hareketi bir tehtid gibi algılar. Eğer iyi huylu bir köpek ise hareketlerini yavaşlatır, kafasını yana çevirir ve sizi sakinleştirmeye çalışır. Daha korkak ya da agresif bir köpekse, o zaman başının üstüne uzanan eli ağzına alması beklenebilir. Genelde bu yapacakları en son harekettir. Öncelikle sizi sakinleştirip, geri giderek uyarmaya çalışırlar.

Onun üstüne eğilip sevmeye çalışmak yerine, ayakda durup direk gözlerine bakmadan elimizin ona doğru hafifce uzatarak bizi koklayarak tanımasına izin vermeliyiz.

**Gözlerini kaçırmak;

Direk göz teması köpekler için bir tehtiddir. Siz direk gözlerinin içine bakarsanız, bundan rahatsız olarak gözlerini kırpıştırarak başını yana çevirip sizi sakinleştirmeye çalışacaktır. Direk gözlerin içine bakmakdansa biraz daha altına bakmak göz temasını hafifletecektir.

**Esnemek;

Köpeğiniz sürekli esniyorsa bu onun o anda bir şeylerden rahatsız olduğunu gösterir.Esnemek etrafda sakinleştirilmesi gereken bir şeyler olduğu anlamına gelir.

Belki başka bir köpek olabilir ve ona ben zararsızım korkmana gerek yok, sakin ol mesajı yolluyor olabilir, belki korktuğu bir ortamdadır, evde aile fertleri ya da diğer köpekler arasında tarışma yaşanıyor olabilir.Bu durumda ortamı sakinleştirmek için esnemeye başlar.

**Hareketlerin yavaşlaması,donup kalmak;

Köpekler başka köpeklerle tanışırlarken hareketlerini yavaşlatır,sakince birbirlerine yaklaşır ve birbirlerini koklayarak tanışırken birinden biri hareketsiz bir şekilde bekler.

Bu karşısındakine onu tanıması için fırsat verir. Aynı zamanda ani hareketleri tehtid olarak algılayan köpekler için sakinleştirici bir etkisi vardır. Sakin hareketler tehtid içermez, karşıdakini de sakinleştirir.

Bazen köpeğinize hızlı olması için komut verirsiniz ama o bu komuttan tedirgin olarak olduğu yerde durur, hatta bir de kafasını yana çevirip sizinle hiç ilgilenmiyormuş gibi görünür. Bu davranışı itaatsizlik olarak algılayarak bir de üstüne köpeğimize kızarız. Oysa bütün yaptığı huzursuz olduğu bir durumda sahibini sakinleştirmeye çalışmakdır.

Biz de sokakda gördüğümüz yabancı köpeklere karşı aynı beden dilini kullanmalıyız. Üstümüze doğru gelen bir köpek gördüğümüzde hareketsiz kalarak onun bizi tanımasına izin vermeliyiz, eğer çok havlıyorsa başımızı hafif yana çevirerek esneme hareketleri yaparak onu sakinleştirmeye çalışmalıyız. Onu tetikleyecek el kol hareketlerinden, koşmakdan, bağırmakdan kaçınmalıyız.

**Kuyruk sallamak;

Çoğu zaman kuyruğunu sallayan köpeğin mutlu olduğunu ve iyi niyetlerle kuyruk salladığını düşünürüz ama bu her zaman doğru değildir. Genellikle mutlu olduğu zamanlarda kuyruk sallasalar bile, huzursuz ve korkmuş olduklarında da kuyruklarını sallarlar. Tedirgin olduklarının belirtisi olabilecek başka davranışlar da yoksa bu onların gerçekden mutlu olduklarını gösterebilir, ancak sallanan kuyrukla birlikte dikilmiş kulaklar, gergin bir vücud da varsa bu onun gergin olduğunu gösterir. Ya da yere yatmış göbeğini açmış ise bu sizi sakinleştirmeye çalışıyor anlamına gelir.

Bazı bilim adamları köpeklerin sadece başka canlılar yanında kuyruk salladıklarını, yanlızken kuyruklarını hiç sallamadıklarını söylerler.

Ben bilimadamı değilim ama gözlemlerime dayanar buna katılmıyorum. Gizli kamera ile izlerdiğim köpeklerde kendi kendilerine oyun oynarken kuyruklarını salladıklarını gördüm.

Doğal olarak yalnızken heyecanalanmalarını gerektirecek bir olay yoksa ya da tepki göstermeleri gereken bir durum söz konusu değilse neden kuyruklarını sallasınlar? Bizim yanlızken kendi endimize konuşmayacağımız gibi! Ama hiç bir zaman yanlızken kuyruk sallamazlar demek de doğru olmaz.

Kuyruğun ne için sallandığını ise ancak sizin gözlem yeteğeniz belirleyebilir.

**Oturmak, sırtını dönerek oturmak;

Bu beden dili de yatıştıran beden dilidir.Genelde huzursuz olmuş bir hayvanı sakinleştirmek için çok faydalıdır.Sana zarar vermeyeceğim anlamına gelir ve oturarak kendini daha küçük bir pozisyona sokarak karşısındakine tehtid olmadığını anlatmaya çalışır.Etrafınızda huzursuzlukla dolanan bir köpek varsa bir sandalye gibi yerdek yüksek bir objeye köpeğe sırtınızı dönerek oturmanız onun daha rahatlamasına neden olur. Aynı zamanda onun huzursuz davranışları ile ilgilenmediğiniz mesajını da vermiş olursunuz.

Eğer köpeğimiz bu davranışı bizim verdiğimiz bir komut üzerine yapıyorsa o zaman verdiğimiz komutu anlayamamış olduğunu ya da o komutu yapmakdan tedirgin olduğunu düşünmemiz gerekir. Belki o anda sesinizin tonu yada sizin beden diliniz onu tedigin edecek mesajlar içeriyor olabilir. Köpeğiniz de sizi bu şekilde sakinleştirmeye çalışıyor.

Bu davranışın bir itaatsizlik olduğunu düşünmemek gerekir.

**Yön değiştirmek,yay çizerek yaklaşma;

Normalde birbirini hiç tanımayan köpekler birbirlerine doğrudan yaklaşmazlar. Temkinli kaçamak bakışlarla ve uzakdan dairesel bir hareketle yaklaşırlar. Bu araya koydukları mesafe karşı tarafın tepkisini ölçmek ve kendisinin doğrudan bir tehtid olmadığını göstermek içindir. Birbirine dost ve daha önceden tanışan köpekler doğrudan yaklaşabilirler.

Tasmalı olarak gezdirilen köpeklerde bazen yaklaşma ve tanışma sorun olabilmektedir.

Biz onu solumuzda yürütürken karşıdan gelip köpeğini solunda yürüten bir kişi ile karşılaştığımızda köpekler bu durumdan çok rahatsız olabilirler. Bazen farklı tarafa gitmeye bazen de diğer köpeğe doğru gitmeye çalışırlar. Bu durumu ortadan kaldırmak için köpekleri diğer tarafa almak çok yararlı olur. Tasmalıyken birbiriyle zorla tanıştırılmaya çalışılan köpekler kendilerini rahatsız hissedebilirler. Kendi vücud dillerini sergileyemeyerek sahiplerinin yönlendirmesi ile hareket etmek zorunda kalırlar. Bu şekilde tanıştırılan köpeklerde bazen istenmeyen kavgalar ortaya çıkabilmektedir. Çünkü vermeye çalıştıkları mesajı tam veremezler.

Köpeklerin bu beden dilini biz de tasmalı ya da tasmasız diğer köpeklere karşı kullanabiliriz. Karşıdan gelen bir köpek gördüğümüzde direk üstüne gitmek yerine karşı kaldırıma geçebiliriz.

**Referans;

Bu hareket hem oyuna davet hem de sana zarar vermeyeceğim anlamına gelen bir beden dilidir.

Oyun sırasında köpeklerin birbirine bu hareketi yaptıklarını görürsünüz ya da yatan bir köpeğin önüne diğer köpek gelerek bu hareketi yapar ve onu oyuna davet eder. Mesajı alan köpek çoğunlukla kalkıp oynamaya başlar.

Bazen de büyük köpekler küçük köpeklere sakin ol sana zarar vermeyeceğim, dilediğin gibi oyun oynayabilirsin mesajı vermek için kullanırlar. Her zaman için olumlu sinyaller yolayan bir beden dilidir.

**Ayırmaya çalışmak,araya girmek;

Eve misafiriniz geldiğinde ona hoş geldin demek için sarıldığınızda, eşinizle dans ederken ya da çocuklarınız şaklaşırken köpeğinizin gelip sizi ayırmaya çalışmasına tanık olmuşsnuzdur.

Ya da yavruları tehtid eden başka köpekle yavruları arasına giren anne köpekler görmüşsünüzdür.

Bu kadar yakınlaşılan durumlarda olası bir tahlikeyi bertaraf etmek için araya girmeye çalışır. Göz temasının kesilmesi tehtidi ortadan kaldırmak için ilk adımdır ne de olsa.

**Pati verme;

Bu hareket içgüdüsel olarak yapılan bir yatıştıran beden dilidir, neden yaptıkları tam olarak bilinmese de bebek köpeklerin de annelerini emerken sürekli olarak memeyi patileri ile ittiği gözlemlenir. Bu sütün akışını sağlayan, dolayısı ile anneden ona süt akışıyla karnını doyurmasını sağlayan ve onu rahatlatan bir harekettir. Huzursuz olduğunda size pati veren bir köpek rahatlatılmaya ihtiyacı olduğu mesajını vermeye çalışıyor olabilir. Bize, kirli de olsa patisini uzattığı için ona kızmak yerine uzattığı patiyi alarak ona sevgi ve ilgi vererek onu rahatlatabiliriz.

**Yalanmak;

Köpeğiniz sık sık burnunu yalıyorsa ortamda onu rahatsız eden bir sorun var demektir. Bu belki sizin sert tutumunuz, belki başka yabancı bir köpek ya da belki köpeğinizin hoşuna gitmeyen alışık olmadığı bir durum olabilir. Kucağa alınınca, sıkıca sarıldığınızda, huzursuzluk hissettiği zamanlarda bu hareketi bütün köpekler yapar. Ortamdan huzursuzluğu kaldırmak ve onu rahatlatmak en doğrusu olacaktır.

**Çiş kaçırmak;

Bazı köpeklerde farkedersiniz, köpeğiniz siz eve geldiğinizde ya da ona bir komut verdiğinizde yere çömelip sürünmeye hatta işemeye başlar, bazen sırt üstü dönerek yapar bunu. Tanımadığı başka bir köpekle tanışırken de, eğer karşısındaki köpek sinirli ise bu hareketi yapar.

Bu yatıştıran beden dili köpeklerin tam bir teslimiyet göstergesidir. Çişini kaçırdığı için onu azarlarsak bu çok yanlış olur. Aslında o sizi sakinleştirmeye çalışırken siz daha çok sinirlenince ne olduğunu anlayamaz.


Köpeklerin bütün beden dilleri bu değildir elbet. Bizim anlamadığımız ya da farketmediğimiz pek çok beden dili aslında onlar için çok anlamlar içerir.Kendi beden dilimiz onlara karışık sinyaller gönderirken onların dillerini anlayamamak da ilişkinin çok zorlaşmasına neden olur.

Köpekler beden dillerini kullanırken bedenlerinin her uzvunu kullanırlar, kafa, kulak, göz, pati, kuyruk, komple beden, hepsinin ayrı dili vardır.

Estetik kaygılarla yapılan kuyruk ve kulak kesimleri bu yüzden çok yanlışdır.

Bazen bazı beden dilleri tek anlam içermez. Bunların ne anlam içerdiğini kendi köpeğinizi gözlemleyerek kendiniz bulmalısınız.

Nasıl ki bebeklik döneminde kendisi ile hiç konuşulmayan bir kişi ileride ne kadar eğitim alsa bile konuşmayı tam ve doğru bir şekilde öğrenemezse,bazen baskı altındaki köpekler de beden dillerini tam olarak kullanmayı öğrenemezler. Sahipli tasmalı köpeklerin bir kısmı kendilerini dogru ifade edemedekleri icin saldırıya uğrarlar yada tasmasız oldukları zamanlara nazaran daha hırçın olurlar. Pozitif eğitim metodları ile eğitilen köpeklerde beden dillerini çok daha rahat geliştirebilirler. Ayıracağınız zaman ve harcayacağınız emek buna değecektir. Dilimizi kulanamıyor olsaydık, kendimizi ifade etmeye çalışırken sürekli hata yapıyor olsaydık biz kendimizi nasıl hisserdik?

NOT: Uyaran beden dili bir sonraki yazıda ele alınacaktır.

Neşe Öztürk

Pozitif Eğitim Nedir?

Eğitim köpeklerimizle iletişim kurabilmenin ve hayatımız boyunca onlarla ortak bir dil oluşturabilmemizin, ortak duygular geliştirebilmemizin ilk şartıdır. Vereceğiniz eğitim köpeğinizle aranızdaki iletişimin derecesini oluşturur. Güvene dayalı bir sistemde köpeğinizin öğrenme becerilerini geliştirirken aranızdaki iletişimi de kuvvetlendirmiş olursunuz.

Pozitif eğitim sistemleri, hem insan hem de bütün canlılarla doğru iletişim kurabilmek isteyen insanların benimsediği, hayat tarzı olarak kabul ettiği, ödül merkezli, yapılan doğruları ödüllendirip, yanlışları göz ardı etmeye dayanan bir sistemdir ve canlının psikolojisini bozacak, kişilikliğini silecek, canını yakacak, sindirecek hiçbir fiziksel ceza içermez. Köpeklerimizin eğlenirken öğrenmesini, zekalarını geliştirmesini ve diğer canlılarla iletişim kurma becerisi kazanmasını sağlar. Pozitif eğitim sistemi her yaşta uygulanabilir ancak eğitime ne kadar erken başlarsak becerileri kazanmaları ve sorunların önlenmesi o kadar kolay olur. Sorunları önlemek tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Bu yüzden bebeğimizle yaşamaya başlamadan önce onunla nasıl yaşayacağımızı öğrenmeye, bebeğimiz geldiği andan itibaren de eğitimlere başlamalıyız.

Pozitif köpek eğitmeni olarak benim misyonum, köpeğinizle güvene dayalı sağlam bir ilişki kurmayı, sorunlar oluşmadan önlenmeyi, oluşan sorunların üstesinden gelmeyi ve nasıl itaatkar olacaklarını sizlere öğretmektir. Köpeklerimizle kurulan dostluklar, her ilişkide olduğu gibi çaba gerektirir, onunla vakit geçirmeyi ve eğitimiyle, profesyonel eğitmen gözetiminde bizzat ilgilenmeyi gerektirir.

Bu yorucu ama zevkli başlayan süreçde, sizin ömür boyu alacağınız ödül, sadık dostunuzun gözlerindeki minnet, sevgi ve bağlılıkdır. Bundan daha büyük bir ödül olabileceğini sanmıyorum.

Pozitif Köpek Eğitmeni

Neşe Öztürk