26 Eylül 2008 Cuma
Köpek Korkusu!
Umarım, aşağıdaki yazım, köpekden korkan insanlara, korkularını yenmeye başlamak için bir ilk adım olabilir.
Bazı insanların köpeklerden korkma nedeni çoğunlukla çocuk yaşlarda edindikleri kötü tecrübelerdir. Küçükken köpek tarafından ısırılan kişi hayatında başka köpek görmek istemez. Değil görmek, adını duymaya tahammül edemeyen, ciddi psikolojik sorunlar yaşayan kişiler olabilir.
İleride ebeveyn olan bu kişiler, bazen bilinçli, bazen bilinçsiz olarak çocuklarında da korkuların oluşmasına neden olur. Bu zincirleme reaksiyon ne yazık ki gittikce büyüyerek devam eder.
Bazen de "bak uslu dur yoksa seni havhava veririm", "uslu olmazsan gelip seni ıssırır", "elleme pistir, hasta olursun, ölürsün" gibi tehtidlerle, köpekleri kullanarak çocuklarını “uslu” tutmaya, otorite kurmaya çalışan ebeveynler görürüz. Onlar ne yazık ki ilerde çocuklarının ne tür korkular yaşayacağını düşünmezler.
Ya da köpeğini kasıtlı olarak agresif yetiştirmiş kişiler, insanları bu eğitttiklerini sandıkları köpeklerle tehtid ederler. Bu kişiler de topluma ne gibi bir zarar verdiklerini düşünemeyecek kadar egolarının esiri olmuş kişilerdir.
Çocukluk döneminde yaşadığımız iyi ya da kötü olayların etkileri, hayatımızın ileri dönemlerinde ortaya çıkar.
Her ortamda ama özellikle de bizim ülkemiz gibi sokak köpeklerinin ve bilinçsiz köpek sahiplerinin bulunduğu bir ülkede bu korkularla yaşamanın ne kadar zor olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz. Bu durum hem korkan kişiler için zordur hem hayvanseverler için hem de korkulan köpekler için.
Bu, hiç farketmesek de aslında toplum bütünlüğünü de bir dereceye kadar tehtit eden bir konudur.
Korkan insan köpekleri etrafında istemez, dolayısı ile toplatılmaları için elinden geleni yapar, hatta bazen kendileri zehirler. Hayvan severler köpeklerin toplatılmasını istemez, onları kotumaya, bakmaya çalışırlar, köpekler ise korkular yüzünden ya barınaklara götürülür ya itlaf edilir. Köpek yüzünden komşularımızla mahkemelik oluruz, toplum hayvansever ve hayvansevmez olarak ikiye yarılır. Bu kadar çok sokak köpeğinin olduğu bir ülkede, hem insan hem de köpek için ne kadar zor bir durum!
Bu korku bir kısır döngü gibidir. İnsanlar köpekten korkuyor, köpekler insanlardan. İnsanlar korkuyla köpekleri kovalıyor, köpekler de korkuyla insanları kovalıyor. Köpekler aslında genellikle insanlardan kaçarlar ama bazen korkuları o kadar büyür ki kaçmak yerine saldırıya geçerler. Tıpkı köşeye sıkıştığını hisseden bir insanın kendisine zarar verilebileceği endişesi ile karşısındakine saldırması gibi!
Peki bu karşılıklı korku durumunun oluşmaması için neler yapmalıyız?
Öncelikle biz ne kadar korkuyor da olsak, aynı korkuları onların da yaşamamaları için çocuklarımıza erken dönemlerden itibaren, içlerinde zaten var olan hayvan sevgisini yükselterek, hayvanların da hakları olduğunu öğreterek yetiştirmeliyiz.
Köpekleri tanımaya, iletişim kurmaya, aynı şekilde onların da bizden korktuğunu unutmamaya çalışmalıyız.
Bu konuda, insan olarak görev bize düşüyor. Her zaman bütün canılılardan zeki olduğumuzu iddia ederiz ancak köpeklerle iletişim konusunda çoğu zaman çuvalladığımızı itiraf etmek zorundayız.
Köpekleri dilini bilmediğimiz yabancılar olarak kabul etmeliyiz. Evet! Onların da bir dili var, sadece ağızlarından çıkan ses değil, bedenlerini kullanarak oluşturdukları bir beden dilleri var.
Köpekler ortada bir sebep yokken, mental ya da virütik bir rahatsızlıkları yoksa durup duruken saldırmazlar. Mutlaka önce bize mesajlar verirler.
Bu mesajları algılayabilmemiz, onları ne kadar tanıdığımızla çok yakından alakalıdır. (Uyaran Beden Dili ve Yatıştıran Beden Dili başlıkları altında bunları detaylı olarak okuyabilirsiniz)
Eğer köpeklerle aranız iyi değilse, onları seviyorum ama çok da korkuyorum diyor, aranızın biraz daha iyi olmasını istiyorsanız dikkat etmeniz gereken birkaç konuyu aşağıda bulabilirsiniz.
Öncelikle sokaklardaki başı boş köpeklere kendimiz bakmasak da, onlara bakan, aşılatılması, kısırlaştırılması, doyurulması için çalışan, dolayısı ile aslında bir yerde korkan insanların korkularının giderilmesi için çalışan insanlara maddi ve manevi olarak destek olmak, toplum bütünlüğü, korkuların azalması, köpeklerin hastalıklara yakalanarak tehtid oluşturmasını önlemek ve dini anlamda her canlıya Allah için merhametle yaklaşabilmek adına bütün insanların görevidir.
Dikkat edilmesi gerekenler ise;
**köpeklere karşı önyargılarımızı bir kenara bırakmak,
**yaşam alanlarına saygı göstermek ve koruduğu bölgeye girmemek,
**tanımadığımız bir köpekse göz temasından kaçınmak,
**anne köpekse yuvasına ya da yavrularına yaklaşmamak,
**yemek yerken rahatsız etmemek,
**sopa, taş, silah gibi objeler ile taciz etmemek,
**bize yaklaşmakta olan her köpeğin bize saldırmayacağı aklımızda tutarak kaçmaya çalışmamak,
**bebek köpeklere yapılan işkenceleri önleyip travma yaşamalarına izin vermeyerek ilerde agresif köpekler olmalarını engellemek. (kuyruğuna teneke bağlamak, kulaklarını kesmek, boynuna tel bağlamak, hapsetmek vb...)
**herhangi bir bedensel rahatsızlığı olan köpeklere yaklaşmamak (bazen kör, sağır ya da bedenlerinin her hangi bir yerinde ağrısı olup acı çeken köpeker çok tetikte olurlar)
** havlayan her köpeğin saldırmak için havlamadığının farkında olmak,
**uyuyan köpeklere yaklaşmamak,
**etrafda köpekler varsa koşarak ya da yüksek ses tonu ile hareket etmemek,
**aç ya da susuz oldukları için huzursuz olabileceklerini düşünmek (uzun süredir aç olan bir köpek, elinizde ya da çantanızdaki bir yiyeceğin kokusunu alarak saldırganlık gösterebilir, belki yiyeceğimizin bir kısmını onunla paylaşarak, hem onun karnını doyurmuş hem de kendimize ordan uzaklaşmak için zaman yaratmış oluruz.)
Bu gibi konulara dikkat edersek köpeklerle ilişkilerimizi biraz daha yoluna koyabiliriz.
Köpeklerle dost olmak bazılarımız için çok zahmetli ve sabırları zorlayan bir süreç olabilir ama bir kere dost olunursa, ömür boyu bitmeyen bir sevgi ve dostluk kazanmış oluruz. Yeter ki ne kardak korksak da hoşgörüyü elden bırakmayalım, onlardan nefret etmeyelim.
Köpek, onlara karşı bunca anlayışsızlık, haksızlık ve ihanet içinde olmamıza rağmen hala bize sadık kalabilen, bir lokma ekmekle gönlünü alabildiğimiz tek canlı türüdür.
Bütün bunları yapamam, köpekleri sevmiyorum, onlardan korkuyorum ve yakınımda bile istemiyorum diyorsanız size ne söyleyebilirim ki?
Tercih sizin, ya onlardan korkarak hayat boyu stres yaşar ve yaşatırsınız ya da onlarla uzlaşmak için çaba harcarsınız.
Bence ikinci bir şansı mutlaka hakediyorlar.
Çünkü onlar, şartların her geçen gün biraz daha zorlaştığı, hayatlarının sürekli tehlike altında olduğu sokaklarda, sadece yaşamak için mücadele ediyorlar!
Önyargıdan uzak, sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş nice dostluklar yaşamanız dileğiyle...
Neşe Öztürk
Pozitif Eğitim Nedir?
Pozitif eğitim sistemleri, hem insan hem de bütün canlılarla doğru iletişim kurabilmek isteyen insanların benimsediği, hayat tarzı olarak kabul ettiği, ödül merkezli, yapılan doğruları ödüllendirip, yanlışları göz ardı etmeye dayanan bir sistemdir ve canlının psikolojisini bozacak, kişilikliğini silecek, canını yakacak, sindirecek hiçbir fiziksel ceza içermez. Köpeklerimizin eğlenirken öğrenmesini, zekalarını geliştirmesini ve diğer canlılarla iletişim kurma becerisi kazanmasını sağlar. Pozitif eğitim sistemi her yaşta uygulanabilir ancak eğitime ne kadar erken başlarsak becerileri kazanmaları ve sorunların önlenmesi o kadar kolay olur. Sorunları önlemek tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Bu yüzden bebeğimizle yaşamaya başlamadan önce onunla nasıl yaşayacağımızı öğrenmeye, bebeğimiz geldiği andan itibaren de eğitimlere başlamalıyız.
Pozitif köpek eğitmeni olarak benim misyonum, köpeğinizle güvene dayalı sağlam bir ilişki kurmayı, sorunlar oluşmadan önlenmeyi, oluşan sorunların üstesinden gelmeyi ve nasıl itaatkar olacaklarını sizlere öğretmektir. Köpeklerimizle kurulan dostluklar, her ilişkide olduğu gibi çaba gerektirir, onunla vakit geçirmeyi ve eğitimiyle, profesyonel eğitmen gözetiminde bizzat ilgilenmeyi gerektirir.
Bu yorucu ama zevkli başlayan süreçde, sizin ömür boyu alacağınız ödül, sadık dostunuzun gözlerindeki minnet, sevgi ve bağlılıkdır. Bundan daha büyük bir ödül olabileceğini sanmıyorum.
Pozitif Köpek Eğitmeni
Neşe Öztürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder