22 Temmuz 2008 Salı

Köpekler Bize Ne Anlatır? Yatıştıran Beden Dili


Yatıştıran beden dili

Köpeklerin hangi hareketi neden yaptığı tam olarak bilinemese de bazı hareketlerle bizi ve etrafındaki diğer köpekleri yatıştırmaya, bazılarıyla ise uyarmaya çalıştıklarını biliyoruz.

Bu yazıda yatıştıran beden dilini kısmen ele alacağım.

Eve gelirsiniz, köpeğiniz yerde sırt üstü yatmış sizi bekliyordur ya da kuyruk kısık, kulaklar geride, başı önde yan gözlerle size bakmaya çalışıyordur.

"Ah kerata gene ne muzurluk yaptın sen, bak bir hata yapmış hatasını da biliyor görüyor musun" deriz.

Oysa olan şudur; siz daha önce eve geldiğinizde onun bir hata yapmış olduğunu görürsünüz ve belki de saatler önce yapmış olduğu bir şey için kızarsınız. Belki tuvaletini yaptı diye belki bir yerleri kemirdi diye kim bilir? O da bilemez neden kızdığınızı. Sadece eve geldiniz ve ona o an yaptığı şey için kızdınız. Algıladığı budur!

O, bu hareketinizden siz eve geldiğinizde ona kızacağınızı öğrenmiş olur. Siz eve geldiğinizde ona kızdığınız için daha sonraları sizi kapıda yatıştıran beden dili ile karşılamaya başlar. Aslında yaptığı hatanın farkında değil, çünkü hatalar ilk bir kaç saniye içinde farkedilirse düzeltilebilir, üstünden saatler geçtikden sonra ona kızmanın hiç bir anlamı yoktur. Bu olay bir kaç kere tekrarlanırsa eve geldiğinizde kızacağınıza şartlanır ve sizi sakinleştirmeye çalışır. Hasbel kader bir yaramazlık da yapmışsa bu hareketi o yaptığı yaramazlığa bağlarız.

Köpeğinizin burda yaptığı ona kızmamanız için sizi sakinleştirmeye çalışmaktır sadece, suçunu bildiği için saklanmaya çalışmak ya da şebeklik yapmaya çalışmak değildir. Dillerini kullanıp "Ne hata yaptığımı anlayamıyorum, neden kızdığını da anlayamıyorum ama ben iyi bir çocuğum, lütfen bana kızma" diyemedikleri için, tek bildiği dil olan beden dili ile bizi sakinleştirip onlara kızmamamız için ricada bulunurlar, tıpkı yavru köpeğin anne köpeğe yaptığı gibi..

Bunun gibi insanlar tarafından anlaşılamayan ya da yanlış anlamlar yüklenen bir çok şekilde kendilerini bize anlatmaya çalışırlar.

İnsanların yaptığı en büyük hata köpekleri insan yerine koymaktır. Yaptıkları hareketleri insanların yaptığı hareketlerle kıyaslayıp insani anlamlar verirler, böylece iletişim hataları doğar.

Onun dilini öğrenmek onunla iyi bir ilişki kurmamızı, onu duygusal açıdan daha iyi anlamayı hem de olası bir problemi erken farkederek önleyebilmemizi sağlar.

Köpeklerle ilk tanışma sırasında genellikle çoğumuzun köpeğe doğru eğilir ve başının üstünü okşamaya çalışırız.

Bu çok yanlış bir mesaj verir köpeğe. Bu hareketi bir tehtid gibi algılar. Eğer iyi huylu bir köpek ise hareketlerini yavaşlatır, kafasını yana çevirir ve sizi sakinleştirmeye çalışır. Daha korkak ya da agresif bir köpekse, o zaman başının üstüne uzanan eli ağzına alması beklenebilir. Genelde bu yapacakları en son harekettir. Öncelikle sizi sakinleştirip, geri giderek uyarmaya çalışırlar.

Onun üstüne eğilip sevmeye çalışmak yerine, ayakda durup direk gözlerine bakmadan elimizin ona doğru hafifce uzatarak bizi koklayarak tanımasına izin vermeliyiz.

**Gözlerini kaçırmak;

Direk göz teması köpekler için bir tehtiddir. Siz direk gözlerinin içine bakarsanız, bundan rahatsız olarak gözlerini kırpıştırarak başını yana çevirip sizi sakinleştirmeye çalışacaktır. Direk gözlerin içine bakmakdansa biraz daha altına bakmak göz temasını hafifletecektir.

**Esnemek;

Köpeğiniz sürekli esniyorsa bu onun o anda bir şeylerden rahatsız olduğunu gösterir.Esnemek etrafda sakinleştirilmesi gereken bir şeyler olduğu anlamına gelir.

Belki başka bir köpek olabilir ve ona ben zararsızım korkmana gerek yok, sakin ol mesajı yolluyor olabilir, belki korktuğu bir ortamdadır, evde aile fertleri ya da diğer köpekler arasında tarışma yaşanıyor olabilir.Bu durumda ortamı sakinleştirmek için esnemeye başlar.

**Hareketlerin yavaşlaması,donup kalmak;

Köpekler başka köpeklerle tanışırlarken hareketlerini yavaşlatır,sakince birbirlerine yaklaşır ve birbirlerini koklayarak tanışırken birinden biri hareketsiz bir şekilde bekler.

Bu karşısındakine onu tanıması için fırsat verir. Aynı zamanda ani hareketleri tehtid olarak algılayan köpekler için sakinleştirici bir etkisi vardır. Sakin hareketler tehtid içermez, karşıdakini de sakinleştirir.

Bazen köpeğinize hızlı olması için komut verirsiniz ama o bu komuttan tedirgin olarak olduğu yerde durur, hatta bir de kafasını yana çevirip sizinle hiç ilgilenmiyormuş gibi görünür. Bu davranışı itaatsizlik olarak algılayarak bir de üstüne köpeğimize kızarız. Oysa bütün yaptığı huzursuz olduğu bir durumda sahibini sakinleştirmeye çalışmakdır.

Biz de sokakda gördüğümüz yabancı köpeklere karşı aynı beden dilini kullanmalıyız. Üstümüze doğru gelen bir köpek gördüğümüzde hareketsiz kalarak onun bizi tanımasına izin vermeliyiz, eğer çok havlıyorsa başımızı hafif yana çevirerek esneme hareketleri yaparak onu sakinleştirmeye çalışmalıyız. Onu tetikleyecek el kol hareketlerinden, koşmakdan, bağırmakdan kaçınmalıyız.

**Kuyruk sallamak;

Çoğu zaman kuyruğunu sallayan köpeğin mutlu olduğunu ve iyi niyetlerle kuyruk salladığını düşünürüz ama bu her zaman doğru değildir. Genellikle mutlu olduğu zamanlarda kuyruk sallasalar bile, huzursuz ve korkmuş olduklarında da kuyruklarını sallarlar. Tedirgin olduklarının belirtisi olabilecek başka davranışlar da yoksa bu onların gerçekden mutlu olduklarını gösterebilir, ancak sallanan kuyrukla birlikte dikilmiş kulaklar, gergin bir vücud da varsa bu onun gergin olduğunu gösterir. Ya da yere yatmış göbeğini açmış ise bu sizi sakinleştirmeye çalışıyor anlamına gelir.

Bazı bilim adamları köpeklerin sadece başka canlılar yanında kuyruk salladıklarını, yanlızken kuyruklarını hiç sallamadıklarını söylerler.

Ben bilimadamı değilim ama gözlemlerime dayanar buna katılmıyorum. Gizli kamera ile izlerdiğim köpeklerde kendi kendilerine oyun oynarken kuyruklarını salladıklarını gördüm.

Doğal olarak yalnızken heyecanalanmalarını gerektirecek bir olay yoksa ya da tepki göstermeleri gereken bir durum söz konusu değilse neden kuyruklarını sallasınlar? Bizim yanlızken kendi endimize konuşmayacağımız gibi! Ama hiç bir zaman yanlızken kuyruk sallamazlar demek de doğru olmaz.

Kuyruğun ne için sallandığını ise ancak sizin gözlem yeteğeniz belirleyebilir.

**Oturmak, sırtını dönerek oturmak;

Bu beden dili de yatıştıran beden dilidir.Genelde huzursuz olmuş bir hayvanı sakinleştirmek için çok faydalıdır.Sana zarar vermeyeceğim anlamına gelir ve oturarak kendini daha küçük bir pozisyona sokarak karşısındakine tehtid olmadığını anlatmaya çalışır.Etrafınızda huzursuzlukla dolanan bir köpek varsa bir sandalye gibi yerdek yüksek bir objeye köpeğe sırtınızı dönerek oturmanız onun daha rahatlamasına neden olur. Aynı zamanda onun huzursuz davranışları ile ilgilenmediğiniz mesajını da vermiş olursunuz.

Eğer köpeğimiz bu davranışı bizim verdiğimiz bir komut üzerine yapıyorsa o zaman verdiğimiz komutu anlayamamış olduğunu ya da o komutu yapmakdan tedirgin olduğunu düşünmemiz gerekir. Belki o anda sesinizin tonu yada sizin beden diliniz onu tedigin edecek mesajlar içeriyor olabilir. Köpeğiniz de sizi bu şekilde sakinleştirmeye çalışıyor.

Bu davranışın bir itaatsizlik olduğunu düşünmemek gerekir.

**Yön değiştirmek,yay çizerek yaklaşma;

Normalde birbirini hiç tanımayan köpekler birbirlerine doğrudan yaklaşmazlar. Temkinli kaçamak bakışlarla ve uzakdan dairesel bir hareketle yaklaşırlar. Bu araya koydukları mesafe karşı tarafın tepkisini ölçmek ve kendisinin doğrudan bir tehtid olmadığını göstermek içindir. Birbirine dost ve daha önceden tanışan köpekler doğrudan yaklaşabilirler.

Tasmalı olarak gezdirilen köpeklerde bazen yaklaşma ve tanışma sorun olabilmektedir.

Biz onu solumuzda yürütürken karşıdan gelip köpeğini solunda yürüten bir kişi ile karşılaştığımızda köpekler bu durumdan çok rahatsız olabilirler. Bazen farklı tarafa gitmeye bazen de diğer köpeğe doğru gitmeye çalışırlar. Bu durumu ortadan kaldırmak için köpekleri diğer tarafa almak çok yararlı olur. Tasmalıyken birbiriyle zorla tanıştırılmaya çalışılan köpekler kendilerini rahatsız hissedebilirler. Kendi vücud dillerini sergileyemeyerek sahiplerinin yönlendirmesi ile hareket etmek zorunda kalırlar. Bu şekilde tanıştırılan köpeklerde bazen istenmeyen kavgalar ortaya çıkabilmektedir. Çünkü vermeye çalıştıkları mesajı tam veremezler.

Köpeklerin bu beden dilini biz de tasmalı ya da tasmasız diğer köpeklere karşı kullanabiliriz. Karşıdan gelen bir köpek gördüğümüzde direk üstüne gitmek yerine karşı kaldırıma geçebiliriz.

**Referans;

Bu hareket hem oyuna davet hem de sana zarar vermeyeceğim anlamına gelen bir beden dilidir.

Oyun sırasında köpeklerin birbirine bu hareketi yaptıklarını görürsünüz ya da yatan bir köpeğin önüne diğer köpek gelerek bu hareketi yapar ve onu oyuna davet eder. Mesajı alan köpek çoğunlukla kalkıp oynamaya başlar.

Bazen de büyük köpekler küçük köpeklere sakin ol sana zarar vermeyeceğim, dilediğin gibi oyun oynayabilirsin mesajı vermek için kullanırlar. Her zaman için olumlu sinyaller yolayan bir beden dilidir.

**Ayırmaya çalışmak,araya girmek;

Eve misafiriniz geldiğinde ona hoş geldin demek için sarıldığınızda, eşinizle dans ederken ya da çocuklarınız şaklaşırken köpeğinizin gelip sizi ayırmaya çalışmasına tanık olmuşsnuzdur.

Ya da yavruları tehtid eden başka köpekle yavruları arasına giren anne köpekler görmüşsünüzdür.

Bu kadar yakınlaşılan durumlarda olası bir tahlikeyi bertaraf etmek için araya girmeye çalışır. Göz temasının kesilmesi tehtidi ortadan kaldırmak için ilk adımdır ne de olsa.

**Pati verme;

Bu hareket içgüdüsel olarak yapılan bir yatıştıran beden dilidir, neden yaptıkları tam olarak bilinmese de bebek köpeklerin de annelerini emerken sürekli olarak memeyi patileri ile ittiği gözlemlenir. Bu sütün akışını sağlayan, dolayısı ile anneden ona süt akışıyla karnını doyurmasını sağlayan ve onu rahatlatan bir harekettir. Huzursuz olduğunda size pati veren bir köpek rahatlatılmaya ihtiyacı olduğu mesajını vermeye çalışıyor olabilir. Bize, kirli de olsa patisini uzattığı için ona kızmak yerine uzattığı patiyi alarak ona sevgi ve ilgi vererek onu rahatlatabiliriz.

**Yalanmak;

Köpeğiniz sık sık burnunu yalıyorsa ortamda onu rahatsız eden bir sorun var demektir. Bu belki sizin sert tutumunuz, belki başka yabancı bir köpek ya da belki köpeğinizin hoşuna gitmeyen alışık olmadığı bir durum olabilir. Kucağa alınınca, sıkıca sarıldığınızda, huzursuzluk hissettiği zamanlarda bu hareketi bütün köpekler yapar. Ortamdan huzursuzluğu kaldırmak ve onu rahatlatmak en doğrusu olacaktır.

**Çiş kaçırmak;

Bazı köpeklerde farkedersiniz, köpeğiniz siz eve geldiğinizde ya da ona bir komut verdiğinizde yere çömelip sürünmeye hatta işemeye başlar, bazen sırt üstü dönerek yapar bunu. Tanımadığı başka bir köpekle tanışırken de, eğer karşısındaki köpek sinirli ise bu hareketi yapar.

Bu yatıştıran beden dili köpeklerin tam bir teslimiyet göstergesidir. Çişini kaçırdığı için onu azarlarsak bu çok yanlış olur. Aslında o sizi sakinleştirmeye çalışırken siz daha çok sinirlenince ne olduğunu anlayamaz.


Köpeklerin bütün beden dilleri bu değildir elbet. Bizim anlamadığımız ya da farketmediğimiz pek çok beden dili aslında onlar için çok anlamlar içerir.Kendi beden dilimiz onlara karışık sinyaller gönderirken onların dillerini anlayamamak da ilişkinin çok zorlaşmasına neden olur.

Köpekler beden dillerini kullanırken bedenlerinin her uzvunu kullanırlar, kafa, kulak, göz, pati, kuyruk, komple beden, hepsinin ayrı dili vardır.

Estetik kaygılarla yapılan kuyruk ve kulak kesimleri bu yüzden çok yanlışdır.

Bazen bazı beden dilleri tek anlam içermez. Bunların ne anlam içerdiğini kendi köpeğinizi gözlemleyerek kendiniz bulmalısınız.

Nasıl ki bebeklik döneminde kendisi ile hiç konuşulmayan bir kişi ileride ne kadar eğitim alsa bile konuşmayı tam ve doğru bir şekilde öğrenemezse,bazen baskı altındaki köpekler de beden dillerini tam olarak kullanmayı öğrenemezler. Sahipli tasmalı köpeklerin bir kısmı kendilerini dogru ifade edemedekleri icin saldırıya uğrarlar yada tasmasız oldukları zamanlara nazaran daha hırçın olurlar. Pozitif eğitim metodları ile eğitilen köpeklerde beden dillerini çok daha rahat geliştirebilirler. Ayıracağınız zaman ve harcayacağınız emek buna değecektir. Dilimizi kulanamıyor olsaydık, kendimizi ifade etmeye çalışırken sürekli hata yapıyor olsaydık biz kendimizi nasıl hisserdik?

NOT: Uyaran beden dili bir sonraki yazıda ele alınacaktır.

Neşe Öztürk

20 Temmuz 2008 Pazar

Köpekler Bize Ne Anlatır? Uyaran Beden Dili

Uyaran beden dili.


Köpekler saldırıya geçmeden önce bize bir çok sinyaller gönderirler. Genelikle yatıştıran beden dilini kullanarak karşısındakini yatıştırmayı başarırlar ancak daha agresif bir köpekse yatıştıran beden dili yerine uyarıcı sinyaller yollayan beden dilini kullanırlar.Bu şekilde,yatıştıran beden dili ile yatışmayan,kendisini tehtid ve huzursuz edenleri uyarırlar. Eğer bu uyarılar işe yaramıyorsa ya kaçarlar ya da son çare olarak saldırırlar. Saldırmadan önce mutlaka bazı uyaran mesajlar verirler.

Bu uyarıların en önemlileri şöyledir;

Huzursuzum;

Bu uyaran beden dilinin ilk belirtisidir.

Kulaklar geriye doğru,kuyruk aşağıda,küçük küçük sağa sola sallanır,temkinli ve uzakdır. Büyük ihtimalle sürekli yalanıyordur.

Korkuyorum;

Kuyruk bacaklarının arasındadır,

başı yana ve aşağı doğrudur,

dizleri biraz kırıkdır,

çok korkuyorsa o zaman titreme de görülebilir.

Kızmaya başlıyorum;

Eğer karşımızdaki köpek korkup kaçmıyorsa o zaman korkusunu bir üst seviyeye taşıyarak karşısındakini tehtit etmeye çalışır.

Enseden itibaren kıllar kabarık,kulaklar geride,dişler biraz görülecek şekilde hafif bir hırlama,beden sabit ve gergin,bakışlar sabitdir ama karşısındakiyle direk göz temasında değildir,kuyruk çok yavaş ve küçük küçük sallanır.

Dikkatliyim;

Kulaklar dik,baş ve bakışlar sabit,vücud gergin ve sabit,kuyruk sabit yada çok çok yavaş sallanıyordur.

Sinirliyim, saldırabilirim;

Bu saldırıdan önceki son uyarıdır.

Dişler tamamen görülecek şekilde,derin ve kaba bir hırlama, kulaklar geriye doğru, gözler dik ve direk göz temasında, beden sabit ve hafif ileri doğrudur. Ense ve sırt kılları kabarmış, kendini daha da iri göstermeye çalışır bir haldedir. Kuyruk bazen dik ve sabit, bazen de yavaşca sallanıyor olabilir.

Eğer bu haldeki bir köpekle karşı karşıya isek yapacağımız hareket, direk göz temasından kaçınmak,tehtid oluşturacak,içgüdüleri harekete geçirecek ani hareketler yapmamak olmalıdır.

Köpekler sebepsiz yere insanları tehtid etmezler,tehtid olarak görmezler. Nedeni tam olarak anlayamamış olabiliriz ancak onların bölgesine girmişsek, yavruları varsa, kaynaklarına müdahele edileceğini düşünecesine kapılmışsa, bu denli büyük bir huzursuzluğu varsa ancak bu dereceye gelirler.Çoğunlukla bebekliklerinden beri insanlar tarafından itilip kakılmış köpekler böyledir. Bazıları aynı muameleyi görmelerine rağmen korkup kaçarken bazı daha agresif köpekler saldırmaya yönelir.

Bunu önlemek için yapılacak en önemli hareket toplumun bilinçlenmesidir.Hayvan sevgisi taşıyan, hayvan haklarını bilen, bilinçli üretim yapan, sokak köpeklerinin islahında kısırlaştırmanın en birinci faktör olduğunu bilen nesiller yetiştirmek önemlidir.


Neşe Öztürk

18 Temmuz 2008 Cuma

Köpeklerde Stres


Köpekler stabil olmayı severler, çoğunlukla biz insanlar bir yanılgıya düşeriz ve köpeklerin de bizler gibi düşündüklerini,bizim gibi hissettikleri zannederiz.

Evet onların da hisleri,düşünceleri,psikolojileri var ama asla bizim gibi değillerdir. Değişikliklere kolay uyum sağlayamazlar, yaşadıkları değişikliklerin olumsuzluk derecesine göre de tepki verirler. Yaşanan her olumsuzluk köpeğin yetiştirilmesine, değişikliklere ayak uydurabilme kapasitesinin ne kadar geliştirilmiş olduğuna göre köpekden köpeğe farklılık gösterse de kesin olan şudur ki, köpekler alışkanlıklarından kolay vazgeçebilen hayvanlar değillerdir. Mecbur bırakılırlarsa sterese girebilirler.

Sterese neden olan durumların bazıları şöyledir;

**Mekan değişikliği;aile ile birlikte bile olsa taşınmak köpekleri sterese sokabilir. Alışık olmadıkları ortam onları huzursuz eder.

**Aile değişikliği; mecbur kalıp başkasına sahiplendirilen köpeklerde yemeden içmeden kesilme, çok heyecanlı hareketler ya da tam tersi tepkisizlik, köşeye çekilip yatma yoğun stresin belirtisidir.

**Geçici sürelerle pansiyona bırakma; Ev ortamında yaşayan köpeklerin geçici bile olsa kafes ortamına bırakılıyor olması onları çok strese sokar. Çünkü geçici süre olduğunu biz biliyoruz ama köpekler geçicinin ne olduğunu bilmezler, yaşadıkları anı bilirler yanlızca. Sadece o anda terkedildiklerini bilirler. Bırakmak zorunda olduğunuzda en azından, artık daha sık rastladımız ev pansiyonlarını tercih etmek, yabancılık hissini bir derece yok edecektir.

** Hastalık durumları; hastalık durumlarında köpekler kendilerinde bir değişiklik olduğunu, ağrılarını, sızılarını hissederler ama neden kaynaklandığını ve nasıl başa çıkacaklarını tam olarak bilemezler.

**Yetersiz egzersiz; yeterince egzersiz yapmayan köpekler sürekli husursuzdur, stres o kadar yükselir ki etrafa ve kendilerine zarar verebilirler.

**Düzensiz ve yetersiz beslenme; aynı şekilde mama ihtiyaçları tam karşılanmayan köpekler huzursuz ve sinirli olabilirler. Yanlış, ihtiyaca göre olmayan mama ile beslenen köpeklerde de enerji birikimi olabilir. Az enerji hacayan köpeklere yüksek enerji içeren mamalar verildiğinde ya da yüksek enerji harcayan köpeklere düşük kalorili mama verildiğinde yine aynı sonuç oluşur.

**Yetersiz ilgi; yetersiz ilgi köpeklerin aidiyet duygularının tam gelişmesini engeller, kendisini bir sürüye ait hissetmeyen köpek strese girer.

**Fazla ilgi; ilginin fazla ve sürekli olduğu durumlarda köpeğinizden ilgiyi biraz kestiğinizde stres olur, alıştığı düzene dönmek ister. Yeni durumlara ayak uydurması zorlaşır, ayrılık endişesi yaşama ihtimali yükselir.

**Tıraş edilme ve banyo; alışık oldukları durumun dışında bir görünüşe sahip olmak stres sebebi olduğu gibi, yara, kıl yüzeyinde değişiklik, sakatlanmalar gibi durumlar köpeklerin sürü içindeki konumlarını belirleyici özellik de taşır. Özellikle ilk kez traş olan köpeklerde daha yoğun stes görülür. Banyo yapmak ise bazı köpeklerin en mutlu anı bazılarının ise korkulu rüyasıdır. Bu durum bebeklikte suya alıştırılarak engellenebilir.

**Veteriner kontrolleri; her vetrinere gittiğinde köpeğe aşı yapılıyorsa, hoşuna gitmeyecek şekilde orası burası elenip kontrol ediliyorsa, bebekliğinden itibaren buna alıştırılmadıysa veterinerlere gitmek onları strese sokar. Bunun en bariz belirtisi ise titreme ve yoğun kıl dökmektir. Bunu engellemek çin işiniz olmasa da yürüşlerinizi veteriner kliniğinize de uğrayacak şekilde düzenlemeniz, içeri girip bir küçük ödülle 5 dakikalık bir ziyaret yaparak çıkmanız çok yerinde olur. Muayene için gittiğinizde ise veteriner hekiminizin ona minik ödüller vermesi ve bol bol sevmesi pozitif pekiştireç olacaktır. Böylece veteriner klinikleri sadece hoşa gitmeyen işlerin yapıldığı bir yer olmakdan çıkar onlar için.

**Hormonal değişiklikler; dişilerde regl dönemlerinden önce, döneminde ve sonrasında olmak üzere toplam yaklaşık 2.5-3 aylık süre hormonların yoğun değişime uğradığı zamanlardır. Hormonlardaki bu yoğun değişim onlar için stres kaynağıdır. Bu zamanlarda içgüdüleriyle hareket etmek isteyen köpekler çiftleşmek için evden kaçmaya varan hareketler yapabilirler. Çiftleşemeseler bile hayali gebelik yaşayabilirler ve bu dönemde bütün oyuncaklarını, yatağını kıskanabilirler, daha sinirli ve itaatsiz olabilirler.

Erkek köpeklerde aynı şekilde ergenlik dönemi sayılabilecek 7-8. Aylardan yetişkinliğe geçtikleri 2. yaşlarına kadar yoğun hormonal değişiklikler gösterirler. Bu dönemlerde köpeklerde normalin dışında hareketler gözlenebilir. Allerjik reaksiyonlarda artış olabilir, hormonların çok yüksek olduğu bir dönem olduğu için çiftleşme isteği de çok yüksektir ve bu durum gördüğü herşeyin üstüne çıkmak gibi hareketlerle kendini gösterebilir. Bütün dişileri potansiyel eş kabul ederler. Hatalı yaklaşımlar bu hareketlerin kalıcı olmasına neden olabilir.

**Gebelik ve doğum süreci; bu süreç de hormonlar yoğun olarak değişir ve köpekler daha hassas olurlar. Bu dönemde yaşayacakları değişikliklerden çok daha fazla etkilenirler. Bu dönemde mümkün olduğunca stres kaynaklarından uzak durulması gerekir. Çünkü yaşayacağı stres doğacak bebekleri de etkiler.

** Yanlış eğitim metodları; cezaya dayalı eğitim sistemlerinde, köpekleri karakter testinden geçirmeden, hepsini aynı uygulamaya maruz bırakmak onlarda olumsuz etkilere neden olabilir. Bütün köpeklerin karakterleri eşit olamayacağı için alacağı eğitimi de aynı olamaz.

**Alışık olmadıkları her ortam,gürültü,değişik kokular ve objeler; sosyallşeme döneminde iyi sosyalleşmemiş köpekler ileride farklı ortamlara girdiklerinde stres hissederler. Kalabalık ortamlar, değişik ya da yüksek seslerin ve araçların olduğu ortamlar, farklı köpekler ya da diğer hayvanlar onları hep strese sokar. Bu sebeple köpekler ileride başlarına gelebilecek her durum göz önünde bulundurularak, her ses, hayvan, zenim, araç ve kişilere alışık ve barışık olarak büyütülmelidir.

Köpeğimizin stresde olduğunu nasıl anlarız? Stres belirtileri nelerdir?

Eğer köpeğimiz sitrese girmişse, bu dönemde çok mutsuzdurlar ve iştahsızlık, huzursuzluk, hırlama, durup duruken havlama, itaatsizlik, kendini elletmeme, titreme, bir bölgeye saklanma gibi davranışlar gösterirler.

Daha ileri boyutta bir stres durumu söz konusu ise, takıntılı haller ya da tam tersi çok durgunluk, olaylara tepkisizlik, aşırı iştahsızlık, kıl dökülmesi, kendine zarar verme(takıntılı olarak kendini yalama,havlama ya da kuyruğunu kovalama, kemirme v.b.) gibi davranış sorunlarına neden olabilir.

Stresde olduğunu anladığımızda köpeğimizi en kısa sürede o ortamdan kurtarmaya, şartları iyileştirmeye, eğitim uzmanı ve veteriner hekimimizle işbirliği yaparak sorunu çözmeye yönelmeliyiz.

Bazı durumlarda stres faydalı sayılabilir ancak bunu kontrol altına alabilmek önemlidir. Bekcilik yapmasını istediğimiz köpeğin havlamasını da isteriz ve bunun için de hafif stres gerekir ya da koku takibi yapacak köpeklerin yine aynı şekilde hafif stres altında olmaları gerekir.

Ancak benim bahsettiğim stres köpeğin gelişimini etkileyecek, hayat kalitesini düşürecek düzeyde kontrolsüz gelişen streslerdir.

En güzel davranış köpeklerimizi erken dönemde eğitime alarak, hayatını kötü anlamda etkileyebilecek stres kaynaklarına karşı dirençli şekilde yetiştirmek, en azından ayrılık, davranış sorunları, sosyalleşme eğitimi ile ilgili konularda oluşabilecek stres nedenlerini oluşmasına fırsat vermeden önlemektir.

12 Temmuz 2008 Cumartesi

Köpekleri Tanıyalım

Köpekleri Tanıyalım

Hayatımız boyunca onlarla ne kadar çok karşılaşsak, aynı sokaklarda dolaşsak da, yollarımız kesişmediği sürece onları tanımaya çalışmayız. Hatta bazen yolumuz kesiştiğinde onları tanımak yerine yolumuzun üstünden kaldırmaya çalışırız. Bazen de onları çok severiz, hayatımıza alırız ama yine de tanımak için çaba sarfetmeyiz. Çoğu davranışına kendimize göre anlamlar yükleriz.
Bazen onlardan o kadar nefret ederiz ki, ölmelerini isteyecek seviyeye geliriz. Bazen onları o kadar severiz ki insan olduklarını düşünür, insan muamelesi yaparız.
Bir orta yol bulabilmek, bize yolladıkları mesajları anlayabilmek ve bizim de kendimizi onlara ifade edebilmemiz için onları tanımamız gerekir.
Kimleri mi? Tabi ki köpekleri.

Köpekleri daha iyi tanıyabilmek için aşağıdaki sorulara ve cevaplarına bir göz atalım;

--köpekler neden havlar?

Köpekler evcilleştirilmeden ve günümüzdeki köpek halini almadan önce, bıraktıkları koku, beden dili, küçük sesler ve ulumalarla iletişim sağlarken, evcilleşme ile hem kendi aralarında hem de insanlarla iletişim için havlamayı da kullanmaya başlamışlardır. (Köpekler,Juliet Clutton)
Köpeklerin havlamaları gayet normal olduğu gibi onlar için bir ihtiyaçtır da. Havlamanın asıl amacı, sana ihtiyacım var, bölgemi terket, herkes yemek için toplansın, yemeğime yaklaşma, bu bölge benim, benimle ilgilen, tehlike var, oyun oynayalım gibi mesajlarla iletişim kurmaktır.
Onların da, çoğumuz anlamasak da, kendilerine has ton ve seslerde bir konuşma dilleri olduğu gerçektir. Eğer köpeğimizi tanıyorsak havlama şekline göre ne anlatmak istediğini kolayca anlayabiliriz.

--köpekler neden hırlar?


Bir köpek hırlıyor ise bunun değişik nedenleri olabilir. Bebek köpekler yetişkinliğe hazırlık yaparlarken oyun sırasında hırlama sesleri çıkarırlar, bu hırlama tehtid olarak algılanmamalıdır.
Yetişkin köpekler de bazen oyun oynarken hırlama sesi çıkarırlar, bu davranış teşvik edilerek yerleştirilmiş olabilir. Ama eğer size dişlerini gösterip, tüylerini kabartarak hırlayan bir köpek varsa bu kesinlikle bir uyarıdır. Köpekler tehtid hissettiklerinde bu şekilde davranıp uyarı yaparlar. Mutlaka birşeyleri korumaya çalışıyordur.
Bu uyarıyı dikkate almak gerekir. Sakince hareketsiz kalıp beklemek, asla direk yüzüne bakmamak ve çok yavaş hareketlerle ondan uzaklaşmak en iyisidir. Koşmak, el kol hareketleri yapmak çok hatalı olur.

--köpekler neden ısırır, her köpek ısırır mı?

Keşke hiç bir köpek ısırmaz diyebilseydik ama diyemeyiz. Onların en kuvvetli savunma mekanizması ısırmaktır.
Sürekli bağlı olan sahipli köpekler, bebekliklerinden itibaren agresif davranışları teşvik edilmiş köpekler, hatta saldırsın diye bilinçsizce eğitilen köpekler, sürekli insanlar tarafından itilip kakılan sokak köpekleri yani asosyal ve korkutulmuş köpekler çevrelerinde olan bitene ayak uyduramayabilirler,
etraflarındaki her şey onları tedirgin eder. Bazıları korkup kaçarken, içine kapanırken bazı köpekler saldırmayı seçer. Bu, köpeğin karakterinin ne şekilde gelişmiş olduğuna bağlıdır. Bu da çoğunlukla yine insanların köpeklere davranışı ile ilgilidir. Asosyal ve insanlardan korkarak büyüyen köpekler her zaman potansiyel tehlikedir, bu sokak köpekleri için de sahipli köpekler için de böyledir.

--köpekler pis midir ve hastalık bulaştırır mı?


Her zaman,o köpeğe dokunma hasta olursun, kist olursun gibi uyarılar duyarız. Kopekler için öldürücü olabilecek pek çok viral hastalık insanlara bulaşmaz. Bulaşıp hasta edebilme ihtimali olan hastaliklar için ise geliştirilmiş aşılar mevcuttur. Aşılarını olmuş bir kopek hastalik açısından risk tasimaz.
Kist konusunda ise; köpeklerin kılları kendi başlarına hastalık yapabilme özelliğine sahip değildir. İster insan ister hayvan kılı olsun insan metabolizması kılı sindiremeyecek şekilde yaradılmıştır ve aldığımız kılları sindirmeden vücuddan atarız. Yani köpek kılının insan saçından bu anlamda farkı yoktur.
Eğer yakın temasda olduğumuz köpek daha önce parazit tedavisi görmemiş ise salyası ile kıllarına parzit yumurtaları bulaştırabilir ve bu üzerinde parazit yumurtaları olan kıllar yutulursa o zaman parazitler vücutda yerleşerek kist oluşumuna neden olabilir. Sokak hayvanlarında böyle bir risk her zaman vardır. Ama bu arada akla "o zaman sokak köpeklerine hiç yaklaşmayalım, kist oluruz" diye akıllara gelmemelidir. Öyle olsa bu gün sokak köpeklerine bakan ya da barınaklarda calışan gönüllülerin hepsinin hastalık kapıp, kist olup ölmeleri gerekirdi. Köpeklerle uzun süre bir arada olan, sürekli onlarla haşır neşir olan kişilerin bu konuda daha dikkatli olmaları gerektiği gerçeğini yine de göz ardı etmemek gerek.

Sokak köpeklerinden korkmadan önce şunu unutmamak gerekir, bu parazit yumurtaları sadece köpek kılı ile değil başka yollarla da vücudumuza girebilir, kuruyan bir dışkının içindeki parazit yumurtaları havaya karışarak soluduğumuz hava ile bize geçebilir, ya da bir lokantada yemek yerken iyi yıkanmamış salata, iyi pişirilmemiş et ile de parazitleri alabiliriz.
Evde salata yapareken, salata malzemelerini sirkeli suda bekletmek, etleri çok iyi pişirmek bu konuda alabileceğimiz önlemlerdir.
Parazit tedavisi gören köpeklerin kıllarında böyle bir risk olmaz, evde yaşayan köpeklerimiz bu konuda en masum olanlardır.
Sokak hayvanlarının da aynı şekilde risk taşımamaları için aşılama kampanyalarına destek vermek gerekir.


--köpeklerden korkarsak daha çok saldırılar mı?


Kortuğumuz zaman ağzımızdan ve cildimizden bizim algılayamadığımız ama köpeklerin algıladığı bir koku salgılarız. Köpek bizi bir tehtid olarak görüyorsa bu korkumuzu belli eden sinyaller onun atağa geçmesine neden olabilir. Bu her zaman böyle olacak diye bir kural yok ancak nasıl ki her insanın karakteri farklı ise her köpeğin de kendine göre bir karakteri vardır, dolayısı ile karşılaşacağı olaylara tepkisi de farklı olabilir. Özellikle geçmişini bilmediğimiz, tanımadığımız köpeklerle temasa geçeceğimiz zaman temkinli olmalıyız. Korkuyor olsak bile hareketlerimizle ona bir tehtid olmadığımızı göstererek güven kazanmalıyız. Elimizi kolumu gereksiz yere sallamadan, başımızı yana çevirerek göz temasından kaçınmalı ve sakin adımlarla yolumuza devam etmeliyiz.

Bazen de dini inanışlarla köpeklerin bize yaklaşmalarını, çevremizde olmalarını, aynı apartmanda yaşamalarını bile istemeyiz. Ancak dinimiz sevmesek de hoşgörmeyi emreder!

Hiç kimse köpekleri ya da diğer hayvanları sevmek ve barındırmak zorunda değildir ama onların da yaşama hakları olduğunu unutmadan saygı göstermek zorundadır.

******
“Köpeklerden korkmak ya da onları tanımak,
Köpeklerde beden dili,
İstenmeyen davranışlar,içgüdü mü sorun mu? gibi yazılarda da onları tanımak için ip uçları bulabilirsiniz.”

Sevgi ile kalın,

Neşe Öztürk

8 Temmuz 2008 Salı

İstenmeyen Davranışlar. İçgüdü Mü? Sorun Mu?

Evimizi bir yada daha fazla sayıda köpekle paylaşmaya karar verdiğimizde ilk yapmamız gereken şey kendimize şu soruları sormak olmalıdır,
ben günde en az 2 kere, yağmur, kar, sıcak demeden, kendim hasta bile olsam onu yürüyüşe götürebilecek miyim? İşim ve ev hayatım buna müsait mi, mama, hastalık, eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak maddi güce sahip miyim, psikolojik açıdan yeni bir yavrunun temizliğine, bakımına, kıl sorunlarına, hastalıklarına, onunla ilgili olumlu ya da olumsuz her duruma yeterince sabır gösterebilecek miyim? Onu yeterince sevip koruyabilecek miyim?
Her ne olursa olsun onun da bir can olduğunu unutmadan, ondan sıkılmayacağımı ve günün birinde sokağa bırakma düşüncesi taşımayacağımdan emin miyim? Onu evdeki çocuğumuz istediği için değil de kendi ihtiyaçlarımız ve isteklerimizin farkında olarak mı alıyoruz? Bazen komşularımla, bazen arkadaşlarımla hatta bazen ailemle onlar için savaşmaya hazır mıyım? Savaşmak diyorum evet! Çünkü bazen öyle zor anlar yaşanıyor ki, aileler evlerini bırakıp başka yerlere taşınmak durumunda kalabiliyorlar. Bunlar çok önemli ve düşünülmesi gereken konular. Bütün bu sorulara cevabınız "evet" ise o zaman siz bir köpek almalısınız.
Bir köpek aldınız diyelim, acaba başka ne gibi zorluklar yaşayacaksınız? Bazılarınızın "yok artık, daha bitmedi mi, başka ne zorluk olsun ki!" dediğinizi duyar gibiyim.
Yok, bitmedi.
Eve gelen minik bebeğimiz çoğumuzun içini ısıtır,yüzümüzü güldürür.Tatlı yaramazlıkları vardır. Olsun,bunlar hiç önemli değildir çünkü o daha bir bebektir. Her şeyi zamanla yavaş yavaş öğrenecektir!
İşte en büyük hata!!
Doğaları gereği yaptıkları içgüdüsel hareketler,doğal ortamda onların hayatlarını kurtaracak hareketlerdir, bizim o hareketlere "istenmeyen davranışlar" dediğimizi bilemezler. Onlar için çok normal olan, duygu ve içgüdülerini hiç bir ard niyet olmadan, saf bir şekilde ortaya koydukları için onları cezalandırıyor olmak çok yanlıştır. Annelerinin yanında yaptığı yanlış davranışları anne köpekler inanılmaz bir sabır ve hoşgörü ile giderirler. Böyle sabırlı ve kardeşleriyle birlikte hayatta kalma becerilerini geliştirmeye yönelik "oyunlar" oynadığı bir ortamdan bizim ev ortamımıza giren köpekler bazen, ne yazık ki sert ve kulakdan dolma eğitim yöntemleriyle karşılaşırlar. İster istemez yanlış yaklaşımlarla bu doğal hareketleri engellemeye çalışırken bebeğimizin kafasının karışmasına neden oluruz.Kafası karışan her köpek tıpkı insanlardaki gibi daha çok hata yapmaya başlar. Bu davranışları ancak doğru yaklaşımlarla, büyümeden ortadan kaldırmak mümkün olur. Aksi halde, bu davranışları, yanlış yaklaşımlarla pekiştirilen ya da hiç bir engelleme çabasına girilmeyen köpeklerde sonradan düzeltilmesi çok zor hatta imkansız hale gelen davranış sorunları yaşanır.
Her ne kadar hangi hareketi neden yaptıklarını hala yüzde yüz bilemesek de, onlar için doğal bizim içinse istenmeyen davranışlardan bazılarına bir göz atalım;
Çukur kazmak;
Hamile köpekler doğuma hazırlanmak için yuva kazarlar, sıcakdan ya da soğukdan korunmak için kazarlar, düşmandan korumak için kazarlar, yemeklerini saklamak için kazarlar. Kazmalarının pekçok doğal nedeni vardır. Doğada bu hareketi iç güdüsel olarak yaparlar ve sonuçları da onlar için çok tatmin edicidir. Ancak evlerimize gelen köpeklerimiz de bazen bu hareketleri yaparlar. Yatağına yatmadan önce ya da yatağının içinde, halının üstünde kazma hareketi yaptığını görürüz. Bu hereketi yapıp, kendi etraflarında dönerek yerlerine yerleşirler. İçgüdüsel olarak yatıkları bölgedeki zararlı canlıları ya da bitkileri temizleyerek kendilerine yatmak için güvenli alan oluştururular. Bahçeye çıktığımızda bahçeyi kazarlar. Ancak en güzel çiçeklerimiz ağzından sarkarken hiç de hoş görünmezler gözümüze. Bu hareketin düzelmesi için çeşitli yollar var,
Öncelikle köpeğimiz bu hareketi neden yapıyor onu bulmak önemlidir.Can sıkıntısından mı, baskın içgüdülerden mi, yemeğini mi kıskanıyor, havadaki sıcaklık mı rahatsız ediyor, dişi köpek ise doğuma hazırlık olarak mı? Nedeni buldukdan sonra çözüme yönelmek en doğrusudur. Eğer doğum hazırlığı ise ve bahçede doğurmasına asla izin vermeyeceksek, geçici olarak bahçeyi yasaklayabiliriz, ya da kontrolümüz altında bu içgüdüsünü tatmin etmesini sağlayabiliriz, çünkü ben yaptıkları hiç bir hareketi boşuna yapmadıklarına inanıyorum. Doğuma hazırlanan bir dişi de, bu hareketi hem bebekleri saklamak, hem de doğumu kolaylaştıracak bir tür jimnastik hareketi gibi yapıyor olabilir. Ancak doğuma çok yakın zamanlarda izin vermemek en iyisidir.
Eğer dişi ya da erkek, neden kazdığını bulamadıysanız, o zaman bahçede onun kazması için bir alan tahsis edebilirsiniz.Her yeri kazmasındansa sadece belli bir yeri kazması öğretilebilir. Belki avlanma içgüdüleri çok baskındır ve toprağın altındaki fare, köstebek gibi hayvanların kokusunu alıp avlanma dürtüsüyle harekete geçiyor olabilir. Bunun için de bahçedeki diğer hayvanların ordan uzaklaştırılması bir çözüm olabilir. Verilen ödülü ya da mamayı saklamak için kazıyorsa o zaman bir süre ona çok kıymetli olacak ödüller vermeyi bırakabiliriz. Evdeki köpeğimiz tamamen can sıkıntısından ve ilgi çekmek için de bu hareketi yapıyor olabilir.Yanlış tutumla bu hareket ona öğretilmiş olabilir. O zaman yapmamız gereken bu hareketi yaptığında onu görmezden gelmek,ilgisini başka yöne çekmek ve doğru harekette ödüllendirmek olmalıdır. Bu arada egzersiz ihtiyacını iyice gidermeyi ihmal etmemeliyiz.
Kemirmek;
Kemirmek çene ve dişler için önemli bir harekettir. Bebeklik döneminde daha çok görülür. Bu hareket aynı zamanda dişlerinin değişme döneminde kaşıntıyı gidermek ve ileriki dönemlerde de dişlerini temizlemek için de çok faydalı olan zorunlu bir ihtiyaçtır aslında onlar için.Bulduğu dal parçalarını kemirmek onların doğal diş fırçalama yöntemidir. İlk bebeklik döneminde evimize geldikleri andan itibaren bu hareketi yaparlar. Doğadaki dal parçaları yerine mobilyaları, kapıları, kumandayı, terlikleri (ki en çok bunları severler çünkü genelde deri ve en kolay alıp kaçırılıp oyun ortamına dönüştürebilecekleri objedir), hatta duvaları bile kemirebilirler.Eğer bu dönemde yanlış bir uygulama yaparsak bu kemirme davranışı kalıcı hale gelebilir.Bir gün eve bir geliriz ki koltuk, kanepe, kapı ne varsa yenmiş.
Bazen bebeklik döneminde bu davranışın doğru şekilde geçiştirilmesine rağmen ileriki dönemlerde, yanlış objeler üzerindeki kemirme faaliyetleri tekrar ortaya çıkar. Bunun nedeninin, bebeklik döneminde yanlız kamaya alıştırılmamış olması sonucu yanlızlık endişesi yaşıyor olması ya da enerjisini tam olarak atamıyor olması ihtimali yüksektir. Bebeklik döneminde bebeğimize kemirmemeyi öğretirken aynı zamanda evde yanlız kalmasının da gayet doğal olduğunu öğretmemiz gerekir.
Köpeğimiz bir objeyi kemiriyorsa ondan bu objeyi alırken ona yaptığının yanlış olduğunu belirtir bir şekilde, onaylamaz bir ifade ile ama asla bağırarak ya da kızarak değil,diğer bütün komutları öğretir gibi bırak diyerek ağzından alıp yerine mutlaka kemirmesinin doğru olacağı bir altarnatif vermeliyiz. Ona yanlışı öğretirken doğrunun ne olduğunu göstermezsek bu doğru ve kalıcı bir eğitim olamaz. Burada dikkat edilmesi gereken hassas bir konu var. Kemirdiği objeye altarnatif sunarken yaptığı eylemi ödüllendirmemeye dikkat etmek gerekir. Bununla birlikte günlük olarak kısa sürelerde onu evde yanlız bırakarak ileride siz evde yokken de evde kalabileceği ve bu durumun çok normal olduğunu ona öğretmeliyiz.Onu endileşelendirmeye fırsat bırakmayacak kısa sürelerle gidip tekrar gelerek, bu gidiş gelişleri asla abartılı karşılamalara çevirmeden doğal bir durum olarak yapmalıyız. Bunu hiç işimiz yoksa bile her gün evden çıkarak önce kısa sürelerde sonra süreyi yavaşca uzatarak yapmak gerekir.Böylece köpeğimiz büyüdüğünde de biz evden gittiğimizde sakince oturup gelmemizi bekleyebilir hale gelecektir.
Çekiştirmek;
Çekiştirmek çenenin kuvvetlenmesi için yapılan bir harekettir. Çünkü bebekler doğal ortamda hayatta kalabilmek için yakaladıkları avları hızlı bir şekilde tutup, parçalamaları ve yemeleri gerekir, yoksa hayatta kalamazlar. Bunun için de güçlü çenelere ve dişlere ihtiyaç duyarlar. Aynı zamanda çekiştirme kazananı ve üstün olanı belirleyen bir yarış gibidir. Çekiştirilen obje kimin ağzında kalırsa o galip ve hakimdir. Avından güzel parçayı o almış demektir, kuvvetli olduğu için galibiyeti o hak etmiştir. Ancak evimize geldiklerinde bundan sonraki hayatlarının ev ortamında ve her zaman bol mama ile geçeceğini düşünemezler. İçgüdüsel olan bu hareketi yapmaya devam ederler. Burda rakip olarak da kendilerine bizi seçerler. Erken dönemde bebeğinizle bu tür oyunlara girmemeniz en iyisidir ama olurda bu oyunu oynarsanız her zaman sizin galibiyetinizle bitirmelisiniz, oyuncak sizin elinizde kalmalı ve ona siz kendi isteğinizle yaptığı doğru bir hareket sonucunda vermelisiniz. İleriki dönemlerde koruma eğitimi aldırmayı düşündüğünüz bir bebeğiniz varsa bu oyunu 1.5 yaşından sonra eğitmen eşliğinde doğru tekniklerle yapmalısınız.
Bu hareket aynı zamanda bırak komutunun öğretilmesi için çok iyi bir zemin hazırlar. Ağzında bir obje tutarken objeyi sıkıca tutup ona altarnatif bir obje ya da yiyecek sunarak bırak diyin. Bu şekilde hem bırak komutu öğrenmiş olur hem de ağzındaki obje sizde kalmış olur.
Hareketli objeleri kovalamak;
Bu ahereket de hayati önemi olan ve doğal ortamda avını yakalamak için yaptıkları, avlanma içgüdüsü ile eş oranda var olan bir harekettir. Ne kadar çevikse avını yakalaması da o kadar kolay olur. Hayatta kalabilmesi için geliştirilmesi zorunlu olan bir davranıştır. Ancak evlerimizde birlikte yaşadığımız köpeklerimizin bu davranışları bizi sık sık zora sokabilir. Kapımızın önünden geçen arabaları kovalaması, kuşları kovalaması, kedileri ya da koşan insanları kovalaması bu içgüdü sayesinde olmakdadır. Evde yerleri silerken küçük bebeğimiz paspasın peşinde nasıl da sevimli sevimli koşturup havlayıp hamle yapar değil mi? Bu hareker bize çok hoş gelir, bebeğimizi alıp severiz, o bu hareketi yaparken güler eğleniriz ve onu teşvik ederiz. Kırlarda oynarken yerden havalanan bir kuşun arkasından koşarken ne de sevimlidir. Kuş nasılsa uçacaktır ve bu yüzden bebeğimizin onu kovalamasında bir sakınca görmeyiz. Oysa izin verdiğimiz hatta teşvik ettiğimiz bu hareketler onun daha ciddi kovalama hareketleri için büyük bir teşvikdir. Arabaları kovalarken ezilebilir, bisikletliyi kovalarken yaralanmalara sebep olabilir, kedi kovalarken arkasından bizi de çekiştirip düşmemize neden olabilir. Onlar neyi kovalayıp neyi kovalamayacaklarını bilemezler,hepsi aynıdır. O yüzden başdan işi sıkı tutmalı ve ilerde herşeyin peşinden koşan bir köpek olmaması için onu hareketli objelere alıştırmalıyız.
Havlamak ve ulumak;
En çok şikayet edilen ve ilişkileri zorlayan davranışlardan biridir. Havlamaları bizim tarafımızdan teşvik edilmese bile onlar için çok büyük manevi tatmin sağlar. Bu yüzden özellikle bazı ırklar için engellenmesi en zor hareketlerden birdir. Bu gün hala köpeklerin neden havladıkları yüzde yüz bilinmemekle birlikte, köpek besleyen herkes bilir ki köpekler belirli konuları ifade etmek için değişik tonlarda havlarlar. Biz insanlar nasıl ki konuşuyorsak köpekler de havlayarak ve uluyarak iletişim kurarlar. Tehlike var, yemek burda, toplanalım, mutluyum, uzaklaş, burası benim bölgem, sıkıldım, stresliyim, oyun oynayalım gibi bir çok iletişim bilgisi içerirler. Her havlama birbirinin aynı değildir. bazen bu havlamalar o kadar çoğalır ki artık rahatsız oluruz, komşular şikayet eder, siz de gecenin bir yarısı havlama sesiyle uyanmakdan rahatsız olmaya başlarsınız. Bu gibi durumları düşünerek bebekliğinde minik havlama denemeleri yaparlarken onları "aferim oğlum, aman da ne tatlı şeysin sen, havlamaya da çalışırmış, bak bak ne cesur köpek, nasıl da havlıyor" gibi davranış ve sözlerle teşvik ederek hareketi pekiştirmemeliyiz.
Özellikle çok havlayan köpeklerde havlamayı tamamen ortadan kaldırabileceğimizi düşünmemeliyiz. Bu onlarda çok büyük bir psikolojik baskı oluşturabilir. Ama en aza indirip hem onu hem bizi rahat ettirecek bir şekil geliştirmeye gayret edebiliriz.
Havlamalara kesin olarak engel koyamasak da başlangıç noktasından hereketle en aza indirebilmek için köpeğimizin ne zamanlarda havladığına dikkat ederek bu hareketlere karşı önlem alabiliriz.Yoldan geçenlere havlıyorsa görüntüyü engellemek de çözüm olabilir.Perdenin o bölgesini kapamak ya da yolu görmesini engelleyecek bitkiler koymak işe yarayabilir.
Yalamak;
Yalamak bebek köpeklerin ya da sürüde alt sınıfda olan köpeklerin,annelerine yada lider köpeklere yaptıkları bir harekettir.Bu hareket hem bir karşılama merasimi hem de acıktıklarının da bir sinyalidir.Anne köpeğin ağız kenarlarını yalayarak yemek istediklerini bildirirler.Sinyali alan anne köpek,eğer bebekler yuvadan çıkamayacak kadar küçükse kusarak besinleri bebeklerinin önüne çıkarır ve onların karınlarını doyurur.Aynı şekilde lider köpek de mesajı alır ve sürüdeki diğer bazı köpeklerle birlikte avlanmaya çıkar.(Anne köpeğin bebeklerini beslemeye yönelik davranışını bizzat defalarca gözlemledim ama avlanmaya gitme konusunu kitaplardan okudum, köpek ve kurtların sürü halinde yaşamalarını konu alan bazı belgesellerde izledim,ne yazık ki birebir yaşama ve gözleme imkanım olmadı, ancak günümüzde sokak köpekleri izlediğimde bu davranışı,çöp karıştırmak konusunda hala kullandıklarını farkettim :))
Bu hareketin bir anlamı da karşısındaki köpeği sakinleştirmeye çalışmaktır.Böyece onların üstünlükleri kabul etmiş olurlar,kendilerinin iyi niyetli olduğunu anlatırlar.
Bazen stres altındaki köpeklerde sürekli kendilerini,diğer köpek ya da sahibini ya da bir objeyi yalama hareketi görülür.Yaptığı iş sanki dünyadaki en keyifli işidir, neredeyse transa geçmiş halde yalanırlar, dur, yapma demenizin hiç bir anlamı olmaz.Eğer yanlış davranışlarda bulursak bu hareket kalıcı hale gelebilir. En doğrusu ilgilenmemek ve onun da ilgisini başka yöne çekmek olacaktır.
Genel olarak hangi davranışı sergiliyor olursa olsun yanlış davranışların yerleşmemesi için yapılacak bir kaç temel kural vardır.
*Erken dönemde sosyalleşme eğitimi almasını sağlayın;
*Enerjisini atabilmesi için bol bol egzersiz yaptırın; Biz ne kadar yorulursak yorulalım köpekler bizden daha dayanıklıdır ve kolay kolay yorulmazlar o yüzden köpeğimizi bizim değil onun enerjisi bitene kadar yormamız gerekir.Kendimiz fazla enerji harcamadan onu yoracak bazı oyunlar burda işe yarayabilir, koş-getir, sakla-bul, firizbi gibi.
*Görevlendirin; her köpeğin doğal ortamında sürü içinde bir görevi vardır.Hiç biri bütün gün boş boş yatmazlar.Kimi sürüyü korur, kimi yemek bulur, kimi bebekleri büyütür, kimi habercidir vs. Bu göz önüne alınarak biz de köpeğimize bir görev vermeliyiz. Eğer köpeğimiz avcılık içgüdüleri kuvvetli bir köpekse bahçenin ya da evin değişik yerlerine saklayacağımız ödül bisküvileri, konglar ve oyuncaklarla onu oyalayabiliriz. Ya da koruma içgüdüleri kuvvetli ise buna uygun eğitimle evimizi, işyerimiz koruması konusunda eğitim aldırabiliriz. Kokuya duyarlı bir köpeğimiz varsa arama kurtarma ya da dedektör köpek eğitimi konularında eğitim aldırabiliriz.Bular prosefyonel bir eğitimle olmalıdır ki hareketleri kafasına göre değil komutla yapsın.
*Dikkatli ve tetikde olun; eğer köpeğimiz yapmasını istemediğimiz bir davranış yapıyorsa bunu vaktinde farkedip ona altarnatif bir komut vererek bu davranışından vaz geçirmeliyiz.
*Her zaman tutarlı olun; yaptığı bir davranışdan kurtulmasını istiyorsanız mutlaka o davranışa her zaman aynı tepkiyi verin.Bir keresinde doğru davranıp birinde sessiz kalırsanız ya da yapmanız gerekeni yapmazsanız o zaman kafası karışır ve doğru davranış yerleşemez.
*Onu meşgul tutun; köpeğimize bol çiğneme çubukları, ödüller vererek meşgul kalmalarını sağlayabiliriz. Bu her zaman işe yaramaya bilir ama çiğneme hareketi bazı köpekleri inanılmaz derece sakinleştiren bir harekettir. Tıpkı yemek yemenin insanları sakinleştirmesi gibi.
*Altarnatif sunun; yaptığı her hoşa gitmeyen hareketi durdurmak için ona mutlaka bir altarnatif verin. Çiğnediği obje yerine çiğnemesinin serbest olacağı başka obje, havladığı zaman onu meşgul edecek başka bir oyuncak, kazması için farklı bir alan, yanlış olan yerine mutlaka doğruyu göstermelisiniz.
Unutmamalıyız ki sadece hareketlere bakarak köpekleri değerlendirmek ve davranışları konusunda fikir sahibi olmak mümkündür ama köpeklerin de hisleri olduğu,sadece ev süsü olmadıkları,kişilik ve hislerine göre de değerlendirilmeleri gerektiği bir gerçektir.
Önemli!!
Yukarıda bahsettiğim sorunlar, birlikte yaşarken en çok karşılaştığımız davranışların bir kısmıdır. Ancak bu sorunların oluşmasının tek nedeni tabi ki köpeğin sorumluluğunu üstlenen kişler değildir. Köpeğin cinsine, ırkına, yaşına, genlerine, bedensel rahatsızlıklarının olup olmamasına, hormon seviyesine, dış etkenlere ve daha başka nedenlere göre de bu davranışlar farklılıklar gösterebilir.
Bazı yerleşmiş davranışlar, psikolojik kökenli davranış sorunları olabilirler.Bu gibi durumlarda eğitim uzmanı ve psikoloğun birlikte çalışmaları gerekir. Bazı havlama sorunları, uluma, kendini aşırı derecede yalaması, tek kişiye ya da objeye karşı gösterilen aşırı kıskançlık, sürekli saklanması ya da saldırması, ayrılık endişesi, kuyruk kovalaması hatta kemirmesi gibi durumlarda mutlaka uzman bir psikolog ile birlikte köpek değerlendirilmeli ve sonuca göre tedavi+eğitim şeklinde bir yol izlenmelidir. Davranışı düzeltemiyorsanız ve gittikce kötüye gidiyorsa yardım almanız en iyisidir.

Neşe öztürk

Pozitif Eğitim Nedir?

Eğitim köpeklerimizle iletişim kurabilmenin ve hayatımız boyunca onlarla ortak bir dil oluşturabilmemizin, ortak duygular geliştirebilmemizin ilk şartıdır. Vereceğiniz eğitim köpeğinizle aranızdaki iletişimin derecesini oluşturur. Güvene dayalı bir sistemde köpeğinizin öğrenme becerilerini geliştirirken aranızdaki iletişimi de kuvvetlendirmiş olursunuz.

Pozitif eğitim sistemleri, hem insan hem de bütün canlılarla doğru iletişim kurabilmek isteyen insanların benimsediği, hayat tarzı olarak kabul ettiği, ödül merkezli, yapılan doğruları ödüllendirip, yanlışları göz ardı etmeye dayanan bir sistemdir ve canlının psikolojisini bozacak, kişilikliğini silecek, canını yakacak, sindirecek hiçbir fiziksel ceza içermez. Köpeklerimizin eğlenirken öğrenmesini, zekalarını geliştirmesini ve diğer canlılarla iletişim kurma becerisi kazanmasını sağlar. Pozitif eğitim sistemi her yaşta uygulanabilir ancak eğitime ne kadar erken başlarsak becerileri kazanmaları ve sorunların önlenmesi o kadar kolay olur. Sorunları önlemek tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Bu yüzden bebeğimizle yaşamaya başlamadan önce onunla nasıl yaşayacağımızı öğrenmeye, bebeğimiz geldiği andan itibaren de eğitimlere başlamalıyız.

Pozitif köpek eğitmeni olarak benim misyonum, köpeğinizle güvene dayalı sağlam bir ilişki kurmayı, sorunlar oluşmadan önlenmeyi, oluşan sorunların üstesinden gelmeyi ve nasıl itaatkar olacaklarını sizlere öğretmektir. Köpeklerimizle kurulan dostluklar, her ilişkide olduğu gibi çaba gerektirir, onunla vakit geçirmeyi ve eğitimiyle, profesyonel eğitmen gözetiminde bizzat ilgilenmeyi gerektirir.

Bu yorucu ama zevkli başlayan süreçde, sizin ömür boyu alacağınız ödül, sadık dostunuzun gözlerindeki minnet, sevgi ve bağlılıkdır. Bundan daha büyük bir ödül olabileceğini sanmıyorum.

Pozitif Köpek Eğitmeni

Neşe Öztürk