26 Eylül 2008 Cuma

Köpek Korkusu!

Köpeklerden Korkmak Ya Da Onlarla Uzlaşmaya Çalışmak!

Umarım, aşağıdaki yazım, köpekden korkan insanlara, korkularını yenmeye başlamak için bir ilk adım olabilir.

Bazı insanların köpeklerden korkma nedeni çoğunlukla çocuk yaşlarda edindikleri kötü tecrübelerdir. Küçükken köpek tarafından ısırılan kişi hayatında başka köpek görmek istemez. Değil görmek, adını duymaya tahammül edemeyen, ciddi psikolojik sorunlar yaşayan kişiler olabilir.

İleride ebeveyn olan bu kişiler, bazen bilinçli, bazen bilinçsiz olarak çocuklarında da korkuların oluşmasına neden olur. Bu zincirleme reaksiyon ne yazık ki gittikce büyüyerek devam eder.
Bazen de "bak uslu dur yoksa seni havhava veririm", "uslu olmazsan gelip seni ıssırır", "elleme pistir, hasta olursun, ölürsün" gibi tehtidlerle, köpekleri kullanarak çocuklarını “uslu” tutmaya, otorite kurmaya çalışan ebeveynler görürüz. Onlar ne yazık ki ilerde çocuklarının ne tür korkular yaşayacağını düşünmezler.
Ya da köpeğini kasıtlı olarak agresif yetiştirmiş kişiler, insanları bu eğitttiklerini sandıkları köpeklerle tehtid ederler. Bu kişiler de topluma ne gibi bir zarar verdiklerini düşünemeyecek kadar egolarının esiri olmuş kişilerdir.

Çocukluk döneminde yaşadığımız iyi ya da kötü olayların etkileri, hayatımızın ileri dönemlerinde ortaya çıkar.
Her ortamda ama özellikle de bizim ülkemiz gibi sokak köpeklerinin ve bilinçsiz köpek sahiplerinin bulunduğu bir ülkede bu korkularla yaşamanın ne kadar zor olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz. Bu durum hem korkan kişiler için zordur hem hayvanseverler için hem de korkulan köpekler için.
Bu, hiç farketmesek de aslında toplum bütünlüğünü de bir dereceye kadar tehtit eden bir konudur.
Korkan insan köpekleri etrafında istemez, dolayısı ile toplatılmaları için elinden geleni yapar, hatta bazen kendileri zehirler. Hayvan severler köpeklerin toplatılmasını istemez, onları kotumaya, bakmaya çalışırlar, köpekler ise korkular yüzünden ya barınaklara götürülür ya itlaf edilir. Köpek yüzünden komşularımızla mahkemelik oluruz, toplum hayvansever ve hayvansevmez olarak ikiye yarılır. Bu kadar çok sokak köpeğinin olduğu bir ülkede, hem insan hem de köpek için ne kadar zor bir durum!

Bu korku bir kısır döngü gibidir. İnsanlar köpekten korkuyor, köpekler insanlardan. İnsanlar korkuyla köpekleri kovalıyor, köpekler de korkuyla insanları kovalıyor. Köpekler aslında genellikle insanlardan kaçarlar ama bazen korkuları o kadar büyür ki kaçmak yerine saldırıya geçerler. Tıpkı köşeye sıkıştığını hisseden bir insanın kendisine zarar verilebileceği endişesi ile karşısındakine saldırması gibi!

Peki bu karşılıklı korku durumunun oluşmaması için neler yapmalıyız?
Öncelikle biz ne kadar korkuyor da olsak, aynı korkuları onların da yaşamamaları için çocuklarımıza erken dönemlerden itibaren, içlerinde zaten var olan hayvan sevgisini yükselterek, hayvanların da hakları olduğunu öğreterek yetiştirmeliyiz.
Köpekleri tanımaya, iletişim kurmaya, aynı şekilde onların da bizden korktuğunu unutmamaya çalışmalıyız.
Bu konuda, insan olarak görev bize düşüyor. Her zaman bütün canılılardan zeki olduğumuzu iddia ederiz ancak köpeklerle iletişim konusunda çoğu zaman çuvalladığımızı itiraf etmek zorundayız.
Köpekleri dilini bilmediğimiz yabancılar olarak kabul etmeliyiz. Evet! Onların da bir dili var, sadece ağızlarından çıkan ses değil, bedenlerini kullanarak oluşturdukları bir beden dilleri var.
Köpekler ortada bir sebep yokken, mental ya da virütik bir rahatsızlıkları yoksa durup duruken saldırmazlar. Mutlaka önce bize mesajlar verirler.
Bu mesajları algılayabilmemiz, onları ne kadar tanıdığımızla çok yakından alakalıdır. (Uyaran Beden Dili ve Yatıştıran Beden Dili başlıkları altında bunları detaylı olarak okuyabilirsiniz)


Eğer köpeklerle aranız iyi değilse, onları seviyorum ama çok da korkuyorum diyor, aranızın biraz daha iyi olmasını istiyorsanız dikkat etmeniz gereken birkaç konuyu aşağıda bulabilirsiniz.

Öncelikle sokaklardaki başı boş köpeklere kendimiz bakmasak da, onlara bakan, aşılatılması, kısırlaştırılması, doyurulması için çalışan, dolayısı ile aslında bir yerde korkan insanların korkularının giderilmesi için çalışan insanlara maddi ve manevi olarak destek olmak, toplum bütünlüğü, korkuların azalması, köpeklerin hastalıklara yakalanarak tehtid oluşturmasını önlemek ve dini anlamda her canlıya Allah için merhametle yaklaşabilmek adına bütün insanların görevidir.

Dikkat edilmesi gerekenler ise;
**köpeklere karşı önyargılarımızı bir kenara bırakmak,
**yaşam alanlarına saygı göstermek ve koruduğu bölgeye girmemek,
**tanımadığımız bir köpekse göz temasından kaçınmak,
**anne köpekse yuvasına ya da yavrularına yaklaşmamak,
**yemek yerken rahatsız etmemek,
**sopa, taş, silah gibi objeler ile taciz etmemek,
**bize yaklaşmakta olan her köpeğin bize saldırmayacağı aklımızda tutarak kaçmaya çalışmamak,
**bebek köpeklere yapılan işkenceleri önleyip travma yaşamalarına izin vermeyerek ilerde agresif köpekler olmalarını engellemek. (kuyruğuna teneke bağlamak, kulaklarını kesmek, boynuna tel bağlamak, hapsetmek vb...)
**herhangi bir bedensel rahatsızlığı olan köpeklere yaklaşmamak (bazen kör, sağır ya da bedenlerinin her hangi bir yerinde ağrısı olup acı çeken köpeker çok tetikte olurlar)
** havlayan her köpeğin saldırmak için havlamadığının farkında olmak,
**uyuyan köpeklere yaklaşmamak,
**etrafda köpekler varsa koşarak ya da yüksek ses tonu ile hareket etmemek,
**aç ya da susuz oldukları için huzursuz olabileceklerini düşünmek (uzun süredir aç olan bir köpek, elinizde ya da çantanızdaki bir yiyeceğin kokusunu alarak saldırganlık gösterebilir, belki yiyeceğimizin bir kısmını onunla paylaşarak, hem onun karnını doyurmuş hem de kendimize ordan uzaklaşmak için zaman yaratmış oluruz.)
Bu gibi konulara dikkat edersek köpeklerle ilişkilerimizi biraz daha yoluna koyabiliriz.
Köpeklerle dost olmak bazılarımız için çok zahmetli ve sabırları zorlayan bir süreç olabilir ama bir kere dost olunursa, ömür boyu bitmeyen bir sevgi ve dostluk kazanmış oluruz. Yeter ki ne kardak korksak da hoşgörüyü elden bırakmayalım, onlardan nefret etmeyelim.

Köpek, onlara karşı bunca anlayışsızlık, haksızlık ve ihanet içinde olmamıza rağmen hala bize sadık kalabilen, bir lokma ekmekle gönlünü alabildiğimiz tek canlı türüdür.

Bütün bunları yapamam, köpekleri sevmiyorum, onlardan korkuyorum ve yakınımda bile istemiyorum diyorsanız size ne söyleyebilirim ki?
Tercih sizin, ya onlardan korkarak hayat boyu stres yaşar ve yaşatırsınız ya da onlarla uzlaşmak için çaba harcarsınız.

Bence ikinci bir şansı mutlaka hakediyorlar.
Çünkü onlar, şartların her geçen gün biraz daha zorlaştığı, hayatlarının sürekli tehlike altında olduğu sokaklarda, sadece yaşamak için mücadele ediyorlar!

Önyargıdan uzak, sevgi ve hoşgörü üzerine kurulmuş nice dostluklar yaşamanız dileğiyle...

Neşe Öztürk

13 Eylül 2008 Cumartesi

Yeni Bir Bebek Edinildiğinde Yapılmaması Gerekenler


Evimize yeni bir köpek aldığımızda, ona, kendimize ve çevremize karşı yeni sorumluluklar edindiğimizi ve köpeğimize karşı yapacağımız her hareketin sadece bu günü değil, gelecekte hem köpeğimizle hem çevremizle olan ilişkilerimizi de etkileyeceğini unutmamalıyız. Eğer agresif bir köpek yetiştirirsek köpeğimize ve çevremize karşı çok büyük bir haksızlık ve sorumsuzluk etmiş oluruz.
Bir bebeği doğru yetiştirmek bazen çok zorlaşabilir, çünkü yaptığı hareketler bize çok sevimli ya da zararsız gelir. Minicik patileriyle üstümüze atlamaya çalışmasında, minik tuvaletini evin içinde ona ayrılmış yere yapmasında, o sevimli sesiyle minik minik havlamasında, kaçıp kovalamaca oynamasında ya da yanımızda bizimle birlikte uyumasında nasıl bir zarar olabilir? O kadar sevimlidir, o kadar masum ve korunmasızdır ki! Bu hareketlerin daha sonra ne gibi sorunlara yol açabileceğini düşünemeyiz.
Peki neler yapmalıyız?
Çoğunlukla yazılarda evinizi yeni bir köpek ile paylaşmaya başladığınızda neler yapmanız gerektiği yazar. Ben daha önceki yazılarımda da bahsettiğim konuları topluca ele alacağım ve neler yapmamanız gerektiğini yazacağım.
**Eve yeni bir köpek geldiğinde onun evi tanımasına izin verirken bazı sınırlamalar da getirmek gerekir. Eve yeni gelen bebeğin her hareketine bebek olduğu için müsamaha göstermeyin.
Mesela:
- Üstünüze atlamasına: patiler minik ve henüz kirlenmeye başlamamışken bu hareket sevimli olabilir ama büyüyüp de sokağa çıkmaya başladığında en sevdiğiniz kıyafetinizin üstünde güzel ve büyük pati desenleri oluşabilir
- Tuvaletini evin içinde yapmasına: köpeğinizi çeşitli nedenlerle tuvaletini eve yapmaya alıştırmak isteyebilirsiniz. Küçük ırktır ve siz çalışıyorsunuzdur, evin ona ayırdığım yerine yapsın ne zararı olabilir diye düşünebilirsiniz. İlerde köpeğiniz küçük ırk bir köpek olsa bile yetişkinliğe erdiğinde tuvaleti daha ağır kokmaya başlayacak ve eskiden azıcık olan çişinin dereler gibi aktığını göreceksiniz.
- Yatağınızda uyumasına: henüz komutları ve konumunu öğrenmemiş bir köpek sizinle aynı yatakda yatarsa ilerde sizi yatağa almamaya varan hareketler gösterebilir, bazı durumlar biliyorum ki köpek sahiplerini odaya bile sokmaz hale gelmişti. Bunun haricinde yemeğine, kemiğine ya da oyuncaklarına bile yaklaşmanıza izin vermeyebilir. bu tamamen köpeklerin doğasıyla ve içgüdüleriyle alakalıdır.
- Havlamasına: o güzel minik sesiyle çıkardığı havlamalar ve hırlamalar ne kadar sevimlidir, ilerde sesi büyüdüğünde ya da havlamayı öğrendiği için her istediğini havlayarak elde etmeye çalıştığında ne yapacaksınız?
- Eşyaları alıp kaçırmasına: eşyaları alıp kaçar, siz de peşinden kovalarsınız, almaya çalışırsınız ve bu bir oyuna dönüşür. Daha sonra ağzına aldığı bir şeyi ondan geri almak istediğinizde ya direk kaçacak ya da hırlayarak vermek istemeyecektir.
- Koltuklara çıkmasına: koltuklara çıkması da aynı yatağa çıkması gibidir. Koltuktan inmesi öğretilene kadar koltuğa çıkmamalı ya da koltukta yatarken üstümüze alıp yatırmamalıyız.Yatağı yerde ve odaya hakim bir köşede olmalıdır.
- Evde girmesini istemediğiniz alanlara girmesine: daha sonra girmesini istemeyeceğiniz alanları ilk başda belirleyip ona göre yaklaşım sergilemek gerekir.
- Israrla yapmaya çalıştığı bir hareketi yapmaya devam etmesine: en basit örnekle, ağzına aldığı bir objeyi kemirirken yaklaştığınızda size hırlayabilir ve siz bir kere geri çekilirseniz artık bu onun galibiyeti olur.
Bu saydığım hareketlerin hiç birine göz yummayın.
Bunlarla birlikte;
** Aşıları bitene kadar evde kapalı tutmayın. Köpeklerin sosyallşeme evreleri 4. ayın sonunda biter. Ya aşıları bu süre içinde bitmezse??
**Onları agresyona sürükleyecek teşviklerde bulunmayın. Mesela havlatmaya ve ısırmaya yönelik teşvikler gibi.
**Köpeğinizle çekiştirmece oyunu oynadığınızda elinizdeki objeyi ona kaptırmayın. Bir objeyi çekiştirmeye başladığında sadece durun, her hangi bir şey söylemeyin ve bırakmasını bekleyin. Bırakmıyorsa ona başka bir oyuncak ya da ödül sunun. Bu hareketi komutla yönetmeniz gereklidir. İleride köpeğinizi schH eğitimine almak isterseniz kolluk yakalaması için tutmasını bilmesi gereklidir. Ancak köpeğe gereksiz stres yüklememek ve bunu bir oyun gibi algılaması için bu eğitimlerin profesyonel eğitimciler tarafından verilmesi gerekir.
**Köpeğinizle yerlerde yuvalanmayın. Boğuş, güreş gibi oyunlar oynamayın, bu oyunlar ileriki aşamalarda size saldırmaya kadar bile gidebilecek agresyona sebep olabilir.
**Köpeğinizin korkak yetiştirmeyin. Çoğu saldırganlığın nedeni aslında korkudur. Korkunun sebebi ise çoğunlukla asosyalliktir. Cesur yetiştireceğiz derken, koş oğlum, tut kızım gibi gereksiz teşviklerle agresif hale getirmeyin.
**Korktuğu konularda onu zorlamayın. Her olumlu adımı ödüllendirerek onu teşvik edin. Korkularını pozitif duygularla yenmesine destek olun.
**Saldırgan ve asosyal köpeklerle görüştürmeyin. Yaşayacağı kötü bir tecrübe ileride karşılaşacağınız bir çok sorun anlamına gelir.
**Köpeğinizi hiç bir zaman başıboş, kendi haline bırakmayın. Her dakika birlikte oyun oynayın demiyorum ama yaptıklarından haberdar olun, gözünüz üstünde olsun.
**Havladığında ya da ağladığında onunla ilgilenmeyin. Köpeğinizin önemli bir sorununun olmadığından eminseniz, sizin ilginizi çekmeye çalışıyor demektir, onunla ilgilenmeyin.
**Köpeğinize asla fiziksel ceza uygulamayın. Bazı durumlarda ceza gereklidir ama bu fiziksel ceza olmamalıdır.İlgisizlik onlar için en büyük cezadır.
**Köpeğinize gazete ile vurmayın. Daha sonra hiç bir neden olmadığını düşündüğünüz bir anda,hiç bir şeyden haberi olmadan, parkta gazetesini okuyan bir adama saldırabilir. Aslında bunun nedeni daha önceden, gazete ile olan kötü tecrübeleridir.
**Köpeğinizin henüz bilmediği komutları ona tekrar tekrar söylemeyin. Anlamanı bilmediği sözcükleri söyleyerek size itaatsizliği öğretmiş olursunuz. Bir komutu verdiğinizde komutu ne kadar çok tekrarlarsanız itaat hızı o kadar yavaşlar. Önce komutları nasıl öğretebileceğinizi öğrenmelisiniz.
**Bebek köpeğinizi gereğinden fazla kucağınıza almayın, sıkıştırmayın, mıncıklamayın. Ellinizden ve kucaktan korkmasına neden olabilirsiniz.
**Köpeğinizi her size gelip oyun istediğinde oyuna başlamayın. Sizi dürtebilir, oyuncağını burnunuza doğru sallayabilir, havlayarak sizi kaldırmaya çalışabilir. Bunlara aldanmayın ama asla bu isteğini de göz ardı etmeyin. Oyun isteyen bir köpeğiniz varsa bu onun sıkıldığı anlamına gelir ve sıkılan bir köpek her türlü yaramazlığı yapabilir.
**Köpeğiniz enerjisini boşaltmadan evde uzun süreler yanlız bırakıp gitmeyin. Döndüğünüzde evinizin yeni dekorasyonu hoşunuza gitmeyebilir. Bazen de hiç zarar vermezler ama siz eve girdiğiniz andan itibaren bütün ilgiyi isterler . Köpeğiniz özellikle bebekse ve tuvaletini tutmayı öğrenmemişse kesinlikle uzun süre yanlız kalmamalı.
**Köpeğiniz sizden uzaklaşıyorsa peşinden koşmayın. Sizin peşinden geldiğinizi gördüğünde daha hızlı kaçmaya başlayacaktır.
** Köpeğinizle kaçıp kovalamaca oynamayın. İnsanları kovalamanın oyun olduğunu ya da kendisinin yanına yaklaşan bir kişiyi gördüğünde oyun için kaçmasını öğretmiş olursunuz. Tamamen avlanma içgüdüsü ile oluşan bu davranış ilerde bütün hareketli objeleri kovalama şeklinde karşınıza çıkabilir.
**Eğitim sırasında komutları yerine getirmediğinde aynı komut üzerinde ısrarcı olmayın. Farklı bir komut çalışıp daha sonra tekrar deneyin.
**Eğitim sürelerini uzun tutmayın. Köpeğin eğitim sırasında geçirdiği süre kısa ve keyifli olmalıdır ki bir sonraki eğitim vakti geldiğinde yine aynı keyifle çalışmaya başlasın.
**Köpeğinizi iyi sahip – kötü sahip ikilemine düşürmeyin. Evde birden fazla kişi yaşıyorsanız, köpeğin hepinizin sözünü dinlemesi gerekir. Bunu sağlamak için koyulan kurallara bütün aile bireyleri uymalı ve köpeğe karşı aynı tutarlılık ve ağız birliği ile yaklaşmalısınız. Farklı yaklaşımlar köpeğin kafasının karışmasına neden olur.
**Asla köpeğinizin ev içinde tek kişiye bağımlı olmasına izin vermeyin. Bazı ırk köpekler sahip olarak gördükleri kişiyi o kadar benimserler ki evin diğer üyelerine karşı ciddi tavır alırlar. Sürekli onun yanında dolaşır, onu evin geri kalanından ve dış dünyadan korumaya çalışır. Hayattaki tek gayesi bu olur. Hatta o kadar ileri gider ki kimse o kişiye elini bile uzatamaz ya da sesini yükseltemez. Köpeğin bu hale gelmesi için asosyal ya da diğer kişilerden kötü muamele görmüş olması gerekmez. Sahibi olmadığında herkes ile geçinir ama sahibi geldiğinde sanki başka bir köpek olur,her kese karşı düşmandır, onun için sadece sahibi vardır.
**Köpeğinizi kandırmayın. Kesinlikle anlarlar ve size olan güvenleri kırılır. Köpeğinizi çağırıyorsunuz ve ve ne derseniz diyin gelmiyor. Bir oyuncak ya da mama gösterip gel dediğinizde, geliyorsa sakın o ödülü vermemezlik etmeyin. O kadar çağırdım gelmedin şimdi bir de ödül mü bekliyorsun gibi üstüne de bir de azar işitirse, bir daha çağırdığınızda gelmesini de beklemeyin.
**Günün 24 saati birlikte olmayın. Ayrılık endişesi denilen psikolojik sorunun en büyük nedeni yanlız bırakılmaya alıştırılmamalarıdır.
**Yemediği mamasını sürekli olarak önünde bırakmayın. Hem , her an ulaşabileceğini bilmek onu daha da iştahsız yapacaktır, hem de eğitimleriniz sırasında aç olduğundan emin olamazsınız.
**Masadan yemek vermeyin. Dilenciliğe alışır. Eğer yeterince sabırlı bir köpek değilse yemek sırasında üstünüze ve masaya çıkmaya çalışır.
**Yemediği zaman mamasının üstüne değişik yemekler karıştırmayın. Yemediği için mamasına değişik yemekler karıştırırsanız sürekli mamanın üstüne değişik tatlar istemeya başlar.Hatta bir süre sonra sadece içine karıştırdığınız yemeği isteyip kuru mamayı redetmeye başlayabilir. Bunun yerine mamasını bitirdikten sonra değişik bir mama ile ödüllendirebilirsiniz.
**Kendiniz için yaptığınız yemeklerden yedirmeyin. Bizim yediğimiz her gıda köpekler için uygun değildir. Hatta bazıları toksit zahirlenme ile ani ölümlere neden olabilir. Kuru mama vermek istemiyorsanız köpekler için uygulanan değişik beslenme şekillerini uygulayabilirsiniz.
**Köpeğinize haşlanmış tavuk, hindi, kuzu gibi hayvanların kemiklerini vermeyin. Sindirim sistemi sorunlarına hatta ölümlere neden olabilir.
Beslenme ve hastalık konuları her ne kadar direk eğitimle ilgili gibi görünmese de aslında eğitimle yakından ilgili bir konudur. Hasta olduklarında tıpkı evdeki diğer kişilere de yapacağımız gibi ona olan tavırlarımız değişir ve onlar bunu hemen farkeder. Bu da bazen davranış sorunlarına varan sonuçlara neden olur. Hiç bir sorunu olmadığı halde ayağı sakat numarası yapan köpekler görmüşsünüzdür mutlaka J bununla birlikte bir ağrısı olan köpek eğitime konsantre olamaz.
**Tamamen isteksiz ve halsiz duran bir köpeği, hiç bir şey için zorlamayın. Öncelikle bir sağlık sorunu olup olmadığını öğrenmek için veteriner kontrolünden geçirin.
Bu konular basit gibi görünen,çok önemsenmeyen ama aslında köpek yetiştirmenin püf noktaları olan konulardır. Yaptığımız bu hatalar nedeniyle ileride ciddi davranış sorunları sergilemeye başlayan köpekler, başa çıkılamadığı için bazen sokağa bırakılmakta ya da sahip değiştirmektedir.
Köpeğimizin hayatının değeri ile bizim hayatımızın değerinin bir olduğunu, farklı dilleri konuşan iki yabancı olduğumuzu, biz öğretmediğimiz taktirde bizim dilimizi öğrenemeyeceğini ve bizim de onun dilini öğrenmemiz gerektiğini unutmadan, onun da gereksinimleri olduğunun ama bir insan olmadığının bilincinde olarak, büyüdüğünde öğrenir diyip doğru yaklaşımları ertelemeden, vaktinde müdahale ile yola başlarsak üstesinden gelemeyeceğimiz zorluk hemen hemen yoktur.
Not: hemen hemen dememin nedeni, bazı kaltsal hastalıklar, mental sorunlar ne yazık ki kalıcı olabilir. İlaç tedavisi gerektirebilir. Uzun çalışmalar sonucunda bile düzelmeyen köpekler olabilir.
Bazı davranış sorunlarını da “İstenmeyen Davranışlar, İçgüdü mü Sorun mu” başlığında bulabilirsiniz.
Neşe Öztürk

Pozitif Eğitim Nedir?

Eğitim köpeklerimizle iletişim kurabilmenin ve hayatımız boyunca onlarla ortak bir dil oluşturabilmemizin, ortak duygular geliştirebilmemizin ilk şartıdır. Vereceğiniz eğitim köpeğinizle aranızdaki iletişimin derecesini oluşturur. Güvene dayalı bir sistemde köpeğinizin öğrenme becerilerini geliştirirken aranızdaki iletişimi de kuvvetlendirmiş olursunuz.

Pozitif eğitim sistemleri, hem insan hem de bütün canlılarla doğru iletişim kurabilmek isteyen insanların benimsediği, hayat tarzı olarak kabul ettiği, ödül merkezli, yapılan doğruları ödüllendirip, yanlışları göz ardı etmeye dayanan bir sistemdir ve canlının psikolojisini bozacak, kişilikliğini silecek, canını yakacak, sindirecek hiçbir fiziksel ceza içermez. Köpeklerimizin eğlenirken öğrenmesini, zekalarını geliştirmesini ve diğer canlılarla iletişim kurma becerisi kazanmasını sağlar. Pozitif eğitim sistemi her yaşta uygulanabilir ancak eğitime ne kadar erken başlarsak becerileri kazanmaları ve sorunların önlenmesi o kadar kolay olur. Sorunları önlemek tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Bu yüzden bebeğimizle yaşamaya başlamadan önce onunla nasıl yaşayacağımızı öğrenmeye, bebeğimiz geldiği andan itibaren de eğitimlere başlamalıyız.

Pozitif köpek eğitmeni olarak benim misyonum, köpeğinizle güvene dayalı sağlam bir ilişki kurmayı, sorunlar oluşmadan önlenmeyi, oluşan sorunların üstesinden gelmeyi ve nasıl itaatkar olacaklarını sizlere öğretmektir. Köpeklerimizle kurulan dostluklar, her ilişkide olduğu gibi çaba gerektirir, onunla vakit geçirmeyi ve eğitimiyle, profesyonel eğitmen gözetiminde bizzat ilgilenmeyi gerektirir.

Bu yorucu ama zevkli başlayan süreçde, sizin ömür boyu alacağınız ödül, sadık dostunuzun gözlerindeki minnet, sevgi ve bağlılıkdır. Bundan daha büyük bir ödül olabileceğini sanmıyorum.

Pozitif Köpek Eğitmeni

Neşe Öztürk